Köşe Yazısı

UMUT SINAVI

Liseyi bitiren 3 milyon 235 bin gencimiz, iyi bir geleceğe sahip olma yolunda okuma hayali kurdukları üniversitelere yerleşebilmek için umut gibi gördükleri iki aşamalı üniversite sınavına girdiler. Bütün öğrencilerimiz 12..

UMUT SINAVI

Liseyi bitiren 3 milyon 235 bin gencimiz, iyi bir geleceğe sahip olma yolunda okuma hayali kurdukları üniversitelere yerleşebilmek için umut gibi gördükleri iki aşamalı üniversite sınavına girdiler. Bütün öğrencilerimiz 12 yıl süren emeklerinin karşılığını alırlar umarım.

Eğitim yolculuğunda her öğrencinin emeğinin karşılığını alabilmesi, onların eşit koşullarda öğrenim görme ve eşit koşullarda üniversitelere yerleştirilmeleriyle mümkündür. Aksi takdirde, bu yarışta adaleti sağlamak olanaksızdır. Özel okula giden, özel ders alan, dershaneye giden, gidemeyen gibi eşitsizliklerin yanında, okullarında birçok branş dersleri boş geçen ya da bu dersleri başka branş öğretmenleriyle doldurulan gençlerimizin eğitim koşullarının aynı olduğunu kimse söyleyemez. Buna bir de sabahçı-öğlenci diye yıllardır söylenmesine rağmen bir türlü çözülemeyen ikili eğitime mecbur olan öğrencileri eklediğinizde daha en başında öğrencilerin eğitim koşullarının aynı olmadığını görürüz. Ne gariptir ki, bütün bu eşitsiz koşullarda eğitim alan gençlerin aynı sınavda yarışmalarını istiyoruz! Şimdi adil mi davranmış oluyoruz bu gençlerimize? Kimse kendini kandırıp başını kuma sokmasın. Hiç de adil değiliz bu gençlere karşı. Maalesef adaletin terazisi burada da bozulmuş durumda. Adaletsiz koşullarda yetiştirdiğimiz gençlerden yaşamları boyunca adil olmalarını, haklının hakkını haklıya veren bireyler olmalarını beklemek şapkadan tavşan çıkarmaya benzer. Gerçi biz yıllardır şapkadan tavşan çıkarıyoruz!

Dünyaya getirdiği çocuğunun sorumluluğunu omuzlarında hissederek onun eğitimi için her türlü imkanını kullanmaya çalışan aileleri elbette çok takdir ediyorum. Ayrıca imkanı olduğu halde çocuğu için hiç emek sarf etmeyenlere de kızgınlığım bir başka seviyede. Bütün bunların yanında hiç imkanı olmayan aileleri düşündükçe içim sızlıyor. Onlar, yokluk içinde çocuklarının geleceğini düşünüyorlar ama içinde bulundukları ekonomik şartlar daha iyisini yapmalarına olanak vermiyor. Onlara neden mi daha çok üzülüyorum? Çünkü bizler de o imkansızlardandık. Şayet imkanlarımız elverseydi daha neleri başarırdık? diye kendi kendime düşünmeden de edemiyorum. Bundan dolayı bugünün gençlerinin de yarınlarında bizimle aynı “ah!”lı duyguları paylaşmalarına gönlüm rıza göstermiyor. Gelin bu gençleri aynı şartlarda yetiştirip aynı pistte yarıştıralım. Birinin ovada koştururken diğerinden dağa tırmanmasını beklemeyelim.

Çözüm mü? Bilim ile eğitim paralellik arz etmeli. Ülkeyi yönetenlerin önceliği eğitimin sorunlarını çözmek olmalı. Başta ikili eğitimden kurtulmalı, öğretmen açığı giderilmeli ve özellikle yönetici kademelerindeki atamalarda sendikaların istekleri değil liyakat esas alınmalı. Özel okulları teşvik etmek yerine devlet okulları daha cazip hale getirilmeli.

Her öğrencimizin eşit şartlarda eğitim alacağı ve eşit şartlarda yarışacağı sınavları göreceğimiz günler mutlaka gelecektir. Umudunuzu yitirmeyin gençler…

YORUMLAR (1)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL