Köşe Yazısı

Sancılı Olmasın…

Çağdaş demokrasilerde seçimleri kaybeden partilerdeki değişim çok fazla konuşulmaz. Seçimin sonuçları belli olur olmaz kaybeden lider, çıkar toplumun önüne: “Yenilginin sorumluluğunu üzerime alıyorum,” deyip kenara çekilir. “Hayır. Ben gidersem parti..

Sancılı Olmasın…

Çağdaş demokrasilerde seçimleri kaybeden partilerdeki değişim çok fazla konuşulmaz. Seçimin sonuçları belli olur olmaz kaybeden lider, çıkar toplumun önüne: “Yenilginin sorumluluğunu üzerime alıyorum,” deyip kenara çekilir. “Hayır. Ben gidersem parti dağılır.” gibi şark kurnazlığı yapmaz. Bilir ki başka arkadaşları da o görevi pekala yapabilirler. Bunu sessiz sedasız yapar. Partisini rakiplerinin ağzına sakız yapmaz. Ama maalesef biz henüz o çağdaş ve demokratik olgunluğa erişememişiz. “Erdem” denen kavramın içini boşaltmışız. Demek oluyor ki almamız gereken daha çoook yol var!..

Son yapılan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçlarına göre CHP’de ortaya çıkan değişimin kaçınılmazlığı konusunda yapılan tartışmaları hayretle izliyorum. Çünkü bu tartışmaların baş aktörleri, CHP’liler dışındaki, kendilerini sözde fikir ağaları gibi gören muhalifler. Her şeyi en iyi kendilerinin bildiğini sanan akademisyenler ve iktidar yanlıları. Bunlar işi gücü bırakmış kanal kanal gezip toplumsal mühendislik yapmaya çalışıyorlar. Akılları sıra muhalif oldukları partiye akıl verip yol gösteriyorlar. Size ne oluyor kardeşim? CHP’de değişim olunca oyunu mu vereceksin? Hiç sanmam. Keşke bir gün de AKP’nin %42’den %35’e düşen oyları için iki söz söylesen. Söyleyemezsin. “İşimden olurum.” dersin. Makam ve mevkiini kaybetmekten korkarsın. İşsiz ve aç kalmak senden uzak olsun istersin. Oysa milyonlar işsiz bu ülkede. Geleceklerini, başka ülkelerde aramak zorunda kalan binlerce gence kapatmışsınız gözlerinizi. Makamlarınızı fikirlerinize tercih ediyorsunuz. Muhalefeti eleştirme söz konusu olunca yüksek sesle konuşmak kolayınıza ve de işinize geliyor. Görevinizi iyi yapıyorsunuz beyler!

CHP’ye gönül verenlerin değişim konusunda sesini yükseltmesi ve bunu talep etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Yani partilerini eleştirmek onların haklarıdır.

CHP 70 yıldır iktidar olamamış bir parti. Bunun en temel nedeninin toplumun diğer katmanlarıyla sağlıklı iletişim kuramamaktan kaynaklandığını Kılıçdaroğlu’yla gördü ve 2018 yerel seçimlerinde sağlıklı ve birleştirici bir politika izleyerek büyükşehirlerde başarı kazandı. Aynı birleştirici tavrı bu seçimlerde de sergilemesine rağmen iktidarın, politikanın her türlü çirkin argümanlarını yoğun şekilde kullanması nedeniyle maalesef kaybetti. Haliyle eleştirilmeye başlandı.

Tersinden düşündüğümüzde şunu da rahatlıkla konuşabiliriz. AKP liderinin cumhurbaşkanlığını kazanması partisinin genel anlamda oy kaybetmesinin önüne geçmiş durumda. Doğal olarak da işin o tarafı görünmez olmuş. Oysa CHP’nin oylarında bir gerileme olmamıştır. Bütün mesele cumhurbaşkanlığını kaybetmek üzerinden kurgulanıp biraz da haksızca, Kılıçdaroğlu toplumun önüne sunulup tartışılır oluyor. Oysa Kılıçdaroğlu çağdaş demokrasilerdeki gibi davranabilseydi bütün bunları bir kenara itip ne denli erdemli bir davranış yaptığını övgü dolu cümlelerle anlatacaktık.

Elbette CHP’de yapılması gereken çok şey var. Hem de baştan aşağı… Yürüdüğünüz yol aynıysa varacağınız nokta da aynıdır. Ne yazık ki bizdeki liderler aynı kadrolarla, aynı yolu takip ederek başka bir noktaya varacaklarını sanıyorlar. Bu düşünce yapısı onlardaki bencillik duygusunun esaretidir. Bundan dolayıdır ki partililerin beklediği değişim sancılı geçiyor. Gelinen noktada değişimin yaşanması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bütün mesele bunu sancısız ve sağlıklı bir şekilde yapabilmektir. Hem de hiç zaman kaybetmeden. Yaklaşan yerel seçimleri de düşündüğünüzde, kaybedecek zaman yoktur. Buna önderlik yapması gereken de Kılıçdaroğlu’dur. Tıpkı “Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi CHP’lilerin önüne geçip geleceğin yolunu açmalıdır. Onursal Başkan olarak kalmalı ve de ilerleyen yıllarda kendisinden yararlanılmasının düşünülmesine fırsat vermelidir.

Cumhuriyeti kuran bir partinin Cumhuriyet’e “90 yıllık reklam arası bitti.” diyenlerden alacağı bir şey olmamalı. Onlar özümsedikleri demokratlık olgunluklarıyla partilerindeki değişimi yapacaklardır. Kılıçdaroğlu’nun: “Değişmeyen tek şey değişimdir.” söylemi değişimin kapılarının açıldığının göstergesidir. Bu süreç kimseyi kırmadan, dökmeden, vefa çerçevesinde tamamlanmalıdır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL