Köşe Yazısı

UYUTAN DİZİLER

Ben ve önümdeki kuşaklar, radyo dinleyip gazete okuyarak büyüdük. Haberleri, türküleri, arkası yarınları radyodan dinler, fikir yazılarını ise bulduğumuz gazetelerden okurduk. Babamız evimize gazete almasa da köyün kahvelerindeki gazeteleri mutlaka..

UYUTAN DİZİLER

Ben ve önümdeki kuşaklar, radyo dinleyip gazete okuyarak büyüdük. Haberleri, türküleri, arkası yarınları radyodan dinler, fikir yazılarını ise bulduğumuz gazetelerden okurduk. Babamız evimize gazete almasa da köyün kahvelerindeki gazeteleri mutlaka okumaya çalışırdık. Her öğretmenimizin kolunun altında bir gazetesi mutlaka olurdu. Elbette biz de onlardan ilham alırdık. Radyolar, tarlada, bahçede çalışırken bize eşlik ettiler, dinlerken düşünmemizi sağlayıp hayal dünyamızı şekillendirdiler. Fındık dallarına asılan radyodan yükselen sevda türküleri, gençlerin dilinden düşmez oldu. Köylere elektriğin gelmesiyle öncelikle “Almancı”ların evlerinde televizyonlar oldu. Almanya’dan getirdikleri televizyonlarını, evlerinin en güzel köşelerine koydular. Belki de evin en değerli eşyaları haline geldi televizyonlar. Bir evde televizyon olması o ev için adeta bir ayrıcalık ve sosyal sınıf göstergesine dönüştü. Akşam başlayan televizyon yayınları, tüm mahalleyi o eve toplamaya başladı. Ailelerin oturup bir arada izleyebilecekleri dizilerle komedi türü filmler inanın bugün bile aranır oldu. Bilgi içeren ve toplumun kültürel gelişimine katkı sağlayan programlar, o günlerin tatlı anıları olarak kaldı hafızalarımızda. Süper Baba, Bizimkiler, Mahallenin Muhtarları, Kaynanalar…
Televizyonlar, medyadaki değişimin öncüleri olsalar da uzun zaman radyonun pabucunu dama atamadılar.
İlerleyen yıllarda televizyon kanalları ve yayın saatleri artıp da yazılı basının yerini görsel basın almaya başlayınca gazeteler o vefalı müdavimlerine kaldı. Radyolar sadece arabalarda dinlenir hale geldi. Yani iyi okuyucular gazetelerini okumaktan asla vazgeçmediler. İnternet yayınları dahi iyi okuyucuları yıldıramadı. Onlar yine gazete sayfalarını karıştırarak, kokusunu çekiyorlar ciğerlerine. Gelişen teknoloji toplumsal açıdan televizyonu en önemli iletişim aracı haline getirdi. Televizyonlardaki çeşitlilik artınca fikirsel ayrılıklar da kendi mecrasına çekilip arzuladığı kitleyi oluşturmaya başladı. Komşuları birleştiren televizyonlar toplumu ayrıştırma aracına dönüşmeye doğru evrildi. Evlerde izlenen kanallara göre sosyolojik tespitler yapılır oldu. Özellikle dizilerdeki değişim toplumu da dönüştürmeye başladı. Dizilerdeki eğiticilik arka plana itilip kimin ne yaptığı belli olmayan diziler, ön plana çıkmaya başladı. Adeta toplum uykuya daldırıldı. İşin en acı yanı ise dizilerin senaryolarındaki mantık hatalarını göremez oldu insanlar. Ben bunların bilinçli yapıldığı kanısındayım. Oysa tarihimizde öylesine dizi ve film haline getirilebilecek hikayeler varken biz kaynana ve hafiye programlarıyla uyutulduk. Birinci Dünya Savaşı’ndan başlamak üzere Sakarya Meydan Muharebesine kadar öyle kahramanlık hikayelerimiz var ki dizi, hatta filmler yapmakla bitmez. Biz bunları bir kenara itmiş, evine götürecek ekmeği olmayanlara hiç ulaşamayacakları yemekleri tanıtmaya çalışıyoruz.
Televizyon kanalları eğiticilik görevlerini, yapacakları dizi ve programlarla yerine getirmek zorundalar. Bu konuda devletin denetimi ve desteği de mutlaka sektörün arkasında olmalıdır…

YORUMLAR (2)

  1. Orhan diyorki:

    Tebrikler hocam TABİKİ bilinçli olarak toplumu uyutacaklarki ağaların çarkları dönsün

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL