Köşe Yazısı

SİYASETİN DİLİ

Lise yıllarımdan bu yana bilfiil siyasetin içinde yer almamakla beraber ülkenin sorunlarına kafa yordum. Siyaseten sunulan tüm önerileri dinledim, okudum ve kendimce düşünce dünyamı oluşturdum. Bunu yolda özellikle ülkemin II…

SİYASETİN DİLİ

Lise yıllarımdan bu yana bilfiil siyasetin içinde yer almamakla beraber ülkenin sorunlarına kafa yordum. Siyaseten sunulan tüm önerileri dinledim, okudum ve kendimce düşünce dünyamı oluşturdum. Bunu yolda özellikle ülkemin II. Meşrutiyet’ten bu yana olan siyasi tarihini çokça araştırdım. Çok sevdiğim ve bilgisine itimat ettiğim tarihçi dostlarımla fikir alışverişinde bulundum. 1977’den bu yana politika sahnesinde yer alan tüm liderleri ve söylemlerini hep takip ettim. Yıkılan ve kurulan hükümetleri, ihtilalle gidip yine geri gelenleri…

Özellikle 2000’li yıllara gelene kadar her seçim öncesindeki mitinglere dair haberleri, liderlerin gazetecilerin karşısına geçip tartışmalarını kaçırmadım. Adeta tüm ülkenin kilitlendiği bu programların reytingi en yüksek seviyedeydi. Birbirlerine taban tabana zıt kutuplarda yer alan siyasi parti liderlerinin programda kullandıkları nezaket dilini özlediğimi belirtmek isterim. Demirel, Erbakan, Ecevit, Baykal, Özal, Çiller, Mesut Yılmaz ve diğerleri. Birbirlerine “beyefendi, hanımefendi” diye hitap eden beyefendi ve hanımefendi liderler…Ülkemizin bugünkü geldiği aşamayı belirtmek için bunları hatırlatma gereği duydum.

Görüyorum ki dilde kaybolan hoşgörü, siyasette fırtınaya dönüşüyor. Her platformda rakibini aşağılayan, ona hakaretler eden ve tepeden bakan siyasetçilerden bu toplum bıktı artık. Belki birileri bundan besleniyor olabilir ki bana göre onlar azınlık konumundalar. Özellikle 2000’lerden sonra doğan nesil kavga istemediği gibi o kavgacı dili kullanan lider ve siyasetçileri de sevmiyor. Elini masaya vuran, parmağını rakibine sallayan liderler ve siyasetçiler, yerini herkesi kucaklayan, eşitlik ve adaleti kendine şiar edinen liderler ve siyasetçilere bırakmak zorunda. “Her şeyi en iyi ben bilirim” zihniyeti, “belki onunki doğrudur”a evrilmeli. Bu çağda kendisi gibi düşünmeyenleri yok sayma, ötekileştirme ve toplumu ayrıştırma dili siyasete egemen olmamalı. Siyasiler, rakibini düşman görme mantığından kurtulmalı, onun da insan olduğunu unutmamalı. Rakibini yenmek için her yolu mubah görme mantığı çok tehlikeli bir düşüncedir. Unutulmamalı ki demokrasilerde güçler her zaman değişebilir…

Bu konuda öncü olması gerekenler ülkeyi yönetenler ve yönetmeye talip olanlar olmalı. Milyonların dinlediği ve örnek model olarak gördüğü siyasiler, ağızlarından çıkanları, terzinin “on kere ölçüp bir kere kesmesi” gibi gerekirse yirmi kere düşünüp bir kere söylemeliler.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL