Köşe Yazısı

SİYAH ÖNLÜKLÜ ATATÜRKÇÜ NESİL

Mustafa Kemal Atatürk 15 yılda 46 fabrika kurmuş. Onca mücadelelerden savaşlardan çıkıp üstüne 46 adet fabrika kuracaksınız. Bizim kara diye adlandırdığımız okul önlükleri giydiğimiz zamanlarda anlamaya başlamıştım Atatürk’ün Türk halkına..

SİYAH ÖNLÜKLÜ ATATÜRKÇÜ NESİL

Mustafa Kemal Atatürk 15 yılda 46 fabrika kurmuş. Onca mücadelelerden savaşlardan çıkıp üstüne 46 adet fabrika kuracaksınız. Bizim kara diye adlandırdığımız okul önlükleri giydiğimiz zamanlarda anlamaya başlamıştım Atatürk’ün Türk halkına bir armağan olduğunu neden Türk’ün atası denildiğini.

Ah o kara önlükler dışı kara içi piri pak bembeyaz. Önlükler kara yakalıklar beyaz. Alışverişlerimizi Sümerbank’tan yapardık. Annem okul önlüklerimizi ayakkabılarımızı alırken kendisine de entarili fistan kumaş alırdı. Önlük ayakkabı alabilir miyim? Kaygısı olmadan Atatürk’ün kurduğu Sümerbank’tan ucuza alırdık çoğu ihtiyacımızı. Dedem Bafra sigarası içerdi. Öz be öz bize ait tekel fabrikasından.

Geçim derdi de neymiş? Son plandaydı hayatla mücadele. Geçim derdi geçim tasası diye bir kavram da yoktu. Şeker fabrikalarımız çay fabrikalarımız vardı. Devlet kurumu diye hep oradan gelirdi her şey. Çay ona keza un ona keza. Bakkaldan ekmek almadan kendi ekmeğimizi kendimiz yapardık. Ekşili hamurdan en doğalından kendi ürettiğimiz hububattan. Yoğurdumuz sütümüz kaymağımız kendi hayvanlarımızdan. Domates, patlıcan, biber, soğan tarlamızdan.

Okula keyifle giderdik. Öyle ana okulu, dershane özel ders falan da yok. Siyaset yok ideoloji yok sevgi var şefkat var. O günün şartlarında köy yerinde en iyi eğitim öğretim var. Öğretmenlerimiz ikinci annemiz babamız. Bir o kadar severdik bir o kadar da korkardık onlardan. Korku dediğime bakmayın aileye eş değer anne baba korkusu gibi bir duygu ayırt etmeden.

Kara önlüklerimizin bir yanı yamalı, beyaz yakalıklarımız köy tozu toprağı içinde simsiyah, bez torbasından çantalarımız. Fakat! Kalbimiz tertemiz ak ve berrak bembeyaz olurdu. Kimse bakmazdı yamalı önlüğe kirli yakalığa. Bir o kadar saf bir o kadar yürekleri temiz insanlardık.

Kilometrelerce yolu severek isteyerek can atarak giderdik okulumuza. Servis evden alsın, babam okula bıraksın nerede? Sabahın ayazında andımızı bağıra bağıra okumak bizi güne enerji ve huzurla hazırlardı. Öğretmen yokluğundan 2-3 sınıf aynı anda ders yaptığımız olurdu. Bilgiyi, saygıyı, sevgiyi, adaleti, iyiliği o sınıflarda aşılardılar bize.

Ekonomi, döviz, faiz, enflasyon, geçim derdi ve siyaset nedir bilmeyen nesildik. Atatürk’ten başka siyaset bilmezdik. “Açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta, hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim” derken içimiz titrerdi. Başkası da yoktu zaten. Onun adının yanında başbakanlar vekiller kimdi bilmezdik. O zamanlarda öğrenmenin başarmanın heyecanı başkaydı.

Şimdi…
Elbette yasaklayacaklar
23 nisanı
19 mayısı
30 Ağustos’u
29 ekimi
10 kasımı
Yılmayacağız
Unutmayacağız
Unutturmayacağız
Atatürk sevdasını, çocuklukta yaşadığımız heyecanı yeni nesillere taşıyacağız.

Her 10 kasımda küllerimizden yeniden doğacağız. Sönmeyen sonsuzluk ateşini yeniden yakacağız. Cumhuriyet düşmanlarına inat daha bir içten daha bir hüzün bir o kadar da daha bir gururla anacağız atamızı.

“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını sonsuza kadar kalbimizde yaşatmaya devam edeceğiz. Ruhları şad olsun. Bu vatan bizlere emanettir.
Sağlıcakla…

 

Damga gazetesinden alıntıdır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL