İnce ve derin zekâsı, hazır cevapları ve güldürürken de düşündürebilen kabiliyeti ve hisselerle dolu ünlü fıkralarıyla ünlü merhum Hoca Nasrettin evin anahtarını kömürlükte kaybetmiş, tüm çabalara rağmen orada bulamayınca evin..
İnce ve derin zekâsı, hazır cevapları ve güldürürken de düşündürebilen kabiliyeti ve hisselerle dolu ünlü fıkralarıyla ünlü merhum Hoca Nasrettin evin anahtarını kömürlükte kaybetmiş, tüm çabalara rağmen orada bulamayınca evin bahçesine çıkmış, anahtarı orada arıyormuş. Yoldan geçen komşu Hoca’daki telaşı fark etmiş ve “hayrola Hocam, bu ne telaş, bu ne hâl?” deyince, Hoca anahtarı kaybettiğini ve onu aradığını söylemiş. Komşu da Hoca’yla aramaya koyulmuş ama nafile, anahtarı bulamamışlar. Adam dayanamayıp:” Hoca’m anahtarı nerede düşürdün, burada kaybettiğinden emin misin? Deyince, Hoca: ” elbette ki eminim, kömürlükte düşürdüm” demiş. Komşu biraz şaşkın, biraz da öfkeli bir şekilde “Bre Hoca, o halde neden burada anahtar aratıyorsun? ” der demez, Hoca o ünlü cevabı söyleyivermiş: ”Bu aydınlık yerde bulamadığın anahtarı, karanlık olan kömürlükte nasıl bulacaksın a komşu?” Kıssa bu, gelelim alınması gereken hisseye.
Bizler millet olarak, asırlar boyunca hem huzur dolu, müreffeh ve asil bir hayat yaşadık; hem de bu saadeti çevremize, dünyaya yaymaya gayret ettik ve bunu da başardık. Bunların detayına, ayrıntısına girmeye gerek yok, çünkü bu, âlemin malûmudur. O asırlarda bizlere yön veren ilham kaynağımız olan imanımızdı, irfanımızdı, medeniyetimiz ve kültürümüzdü. Allah’ın Kitabı’na inanan, inandığı gibi yaşayan bir millet başka nasıl olabilir ki? Zira huzurun, saadetin, kurtuluşun menşei Kur’andır. Bununla ilgili bakınız Mevlâ’mız Kitab-ı Kerim’inde, Aleyhis Salâtü Ves’selâm Efendimiz Hadis-i Şerif’lerinde neler buyurur: “İşte bu Kur’an, bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.”(En’am, a: 155) “Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah O’nunla kurtuluşa götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir. “(Maide, a: 15-16) “Bu Kur’an uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat O, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıkla-yan(bir kitap)tır. İman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.”(Yusuf, a:111) “Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik.”(A’raf, a:52) “Kur’ an, maddi ve manevi bunalımların en hayırlı şifa kaynağıdır.”(Keşf’ül Hafa, H.No:1870)” Kur’an-a sarılınız, çünkü: O, Allah’ın kelâmı(kanunları) dır.”(C. Sağir, 2/64) “Allah’ın kelâmının insanların kelâmına üstünlüğü, Allah’ın yarattıklarına olan üstünlüğü gibidir.”(Tac, 4/6) “Allah, şu Kur’anla amel eden toplumları yükseltir, O’nun izinden gitmeyenleri de alçaltır.”(R.Salihin,2/341)
Bizler İslâm Ümmet-i olarak bu minval üzere asırlarca yaşadık, ama zaman içinde sapmalar ve gevşemeler olunca, sıkıntılar, bunalımlar çoğaldı; huzur bozuldu, çürümeler-kokuşmalar başladı. Bu dönemde sadra şifa ve derde deva arayan bazı idareciler, Hoca Nasrettin’in, kömürlükte kaybolan anahtarı evin bahçesinde araması misali; kurtuluşu başka adreslerde aramaya yöneldi ve böylece hezimetin alt yapısı oluştu, temelleri atıldı. Ve derken semayı kara bulutlar sardı, huzur dolu o günler mazide kaldı. Dolayısıyla bilinen netice hasıl oldu.
Müslüman’ın, sorunlara ürettiği çözüm yolları imanına aykırı olmamalıdır. Dünyevi dertlerinin çaresini, çözüm yolunu Amerika’da, Avrupa’da, Rusya’da veya başka adreslerde arayan bir toplum bu neticeyi elleriyle hazırladığından, sonuçlarına katlanmaya mecburdur. Nitekim Kur’an da şöyle ferman edilir:” Kim Rabbi’nin zikrinden(Kur’an’dan) yüz çevirirse (Rabbin) onu git gide artan çetin bir azaba uğratır.”(Cin, a:17) “Kim de beni anmak-tan(zikrimden, Kur’an’dan) yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu Kıyamet Günü kör olarak haşr ederiz.”(Taha, a:124) “Allah’a ve Rasülüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır…”(Mücadele, a: 5)
İşte böyle, İlâhi Nizam’a sırtını dönüp, zevklerine ve nefsine göre hayatlarını dizayn edenler, dünyada mes’ut ve bahtiyar olamazlar; ahiretlerini de berbat ederler. Ekonomik olarak zengin ve müreffeh olan bazı gayri Müslim devletleri düşünüp de, öyleyse‘ bunlar neyin nesidir’ diyenlere hiç itibar etmeyin. Herkes gibi onlarda biliyorlar ki “parayla saadet olmaz.” Zengin olmak mutlu olmak anlamına gelmiyor. Siz o insanların iç dünyalarını, gönül âlemlerini araştırın da, gerçekleri bir görün. Zaten biz o güruh için ‘zengin olamazlar’ demiyoruz; mutlu ve huzurlu, olamazlar diyoruz.
Selam ve dua ile..
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)