Köşe Yazısı

Mahsa Amani Ve Ayandegan Gazetesi

Şarkı türkü söylemek yasak; statlara giremiyorlar. Bazı spor alanlarında yer alamıyorlar; almak isteyenler devletçe engelleniyor. Eşlerinin resmi izni olmaksızın, kadınlar yurtdışına çıkamıyor. Ülkeye giren her kadın, gayrimüslim olsa da başını..

Mahsa Amani Ve Ayandegan Gazetesi

Şarkı türkü söylemek yasak; statlara giremiyorlar. Bazı spor alanlarında yer alamıyorlar; almak isteyenler devletçe engelleniyor. Eşlerinin resmi izni olmaksızın, kadınlar yurtdışına çıkamıyor. Ülkeye giren her kadın, gayrimüslim olsa da başını örtmek zorunda. İran’da kadınlara dair yaşam kurallarından birkaçı.

İran’da son günlerde kadınların özgürlük, hak hukuk ve daha iyi yaşam şartları adına sokaklarda gösterilerine şahit oluyoruz. İran ahlak polisi tarafından gözaltına darp edilerek alındıktan sonra hayatını kaybeden 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümü ile ülke çapında protestolar ve tepkiler çığ gibi büyüyor.

Tarih 1979 Ayandegan, İran’ın bir milyon tiraja sahip en etkili ve en çok satan gazetesi. Fransız Le Monde Gazetesi’nden çevrilen bir haber, Ayetullah Humeyni ile Ayandeganı karşı karşıya getiriyor. Ayandegan, Liberal özgürlükçü. Köşe yazarları arasında, solcu, sağcı, liberal her görüşten kişi var. Sahibi Daryuş Homayun.

Bugün hala kimler tarafından öldürüldüğü bilinmeyen Murtaza Mutahhari’ye suikast yapıldı. Bu cinayetle ilgili kapsamlı bir araştırma yapan Fransız Le Monde Gazetesi’nin haberini çevirip sayfalarına taşıyan Ayandegan, Humeyni’yi çok kızdırdı. Çünkü haber, üstü kapalı biçimde suikastı Humeyni ile irtibatlandırıyordu.

Ayetullah Humeyni, Ayandegan Gazetesi’nin yalan yazdığını söyleyerek, İranlıları gazeteyi boykot etmeye çağırdı. Humeyni, Fransız Le Monde değil ama Ayandegan’a karşı öfke dolu bir konuşma yaptı. Ayandegan, yeni rejime karşı özgürlükçü kesimin taraftarlığını yapıyordu.

İran Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan bir yetkili, yandaş medya İhtilat Gazetesi’nde, kız ve erkek çocukların birbirinden ayrı spor yapmaları gerektiğini, aksi takdirde yakında spor salonlarının yanına bir de doğumevi açmak gerektiğini yazdı. Kuşkusuz bu yazıya bugün siz nasıl tebessümle yaklaşıyorsanız, o gün İranlıların çoğu da öyle yaklaştı. Ve Ayandegan bu görüşle alay eden bir makale yayınladı.

Ayandegan özellikle özgürlük kısıtlamalarına dair her şeyi haber yapıyordu. Kamusal alanda kadınlara başörtü zorunluluğu getiren yasaya Ayandegan karşı çıktı. Peçesiz dolaştığı için saldırıya uğrayan kadınların çığlıklarını tek duyan gazete Ayandegan oldu. İçki satan büfelere, fabrikalara yapılan saldırılar Ayandegan’da yer aldı. Kızların evlenme yaşının 18’den 13’e düşürülmesine karşı çıkan yine Ayandegan’dı.

İranlı aydınların büyük çoğunluğu, molla rejiminin yaptıklarını hep, “geçiş sancıları” olarak görüyordu. Her seferinde “Tamam bu sonuncusu” diyorlardı. Ancak bu tehlikeli gelişmeden haberdar olan gazeteci yazarlar da vardı. Ayandegan köşe yazarı Said Cevadi bunlardan biriydi. Her gün yazıyordu: “Faşizmin ayak seslerini duyuyorum!”

Köşe yazarı Cevadi’yi bir kişi duydu: Ayetullah Humeyni. İktidara daha tam hakim olamadığı için ilk başta gazeteyi kapatamayacağını biliyordu. Bu nedenle boykot çağrısı yapmıştı. Sanıyordu ki gazete ya geri adım atacak ya da satamayıp iflas ederek kapanacaktı. Humeyni’nin boykot çağrısından bir gün sonra, Ayandegan dört sayfa çıktı. İlk sayfada kısa bir açıklama vardı; Mutahhari suikastıyla ilgili haberler Fransa’da çıkmıştı. Onlar sadece çeviri yapmışlardı. Eğer İran devleti olarak tepki duyulacaksa Fransa’ya duyulmalıydı! Bu açıklamadan sonra da eklediler: “Yılmayacağız.” Gazetenin diğer üç sayfası boştu, bembeyazdı. Ayandegan mücadeleye kararlıydı.

Zaman sonra gazeteyi satan bayilerin dükkanları hedef alındı. Eli sopalı mollalar tarafından tahrip edilip, yakıldı. Başörtüsüz kadınların yüzüne kezzap atan, sinema, kitabevi yakan, içkili yerleri yakan mollaların hedefinde bu kez gazete büfeleri vardı. Büfeciler, Ayandegan’ı satmamaya başladılar.

Bu kez devreye gazetenin okuyucuları girdi; Ayandegan’ı elden sattılar. Gazete tiraj kaybetmedi. Ancak; Humeynin Ayandegan’a hiç tahammülü yoktu. Boykot pek etkili olamayınca eli sopalı mollaların hedefinde bu kez gazete okuyucuları vardı. Yaşamı boyunca Ayandegan görmemiş, okumamış yoksul varoşlar, gazeteyi kimin elinde görürse saldırıp öldüresiye dövüyordu. Ayandegan’ı taşımak, okumak artık riskli hale geldi. Enformasyon Bakanı Minaci’ye göre bu şiddet değildi; halkın içten gelen tepkisiydi.

Ve basına da öğüt veriyordu sürekli: İslam Devrimi yolundan sapmayın! Halkı kışkırtmayın! Halkı kandırmayın! Yıllarca Şah’a karşı mücadele vermiş, özgürlük hareketlerini savunmuş Ayandegan, yandaş medyada yapılan kışkırtıcı, yalan yayınlar sonucu bir anda, “Amerikancı” ve “Siyonist” oluverdi!

Kara propaganda başarılı oldu. İnsanlar korktular. Sonuçta molla şiddeti ve Humeyni kazandı.

Ayendegan, “yeni rejimin basın özgürlüğü konusundaki tutumu açıklığa kavuşana kadar yayınına bir süreliğine ara verdiğini” açıkladı. Sonra bir iki kez çıkma teşebbüsünde bulundu. Velayat-i Fıkıh tarafından 8 Ağustos 1979’da kesin olarak kapatıldı. Sahibi Daryuş Homayun tutuklandı. “Günah keçisi” ilan edildi. Sonra İran’dan kaçıp Türkiye üzerinden Paris’e gitti.

“Mahsa Amani” tepkisi de bir süre sonra son bulur. Mollalar kaldığı yerden aynı şekilde devam ederler. Bu hikaye, yıllar önce Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlarımıza verdiği hakları korumanın, bizlere bıraktığı laik Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmanın, savunmanın ve sahip çakmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiyor mu?
Sağlıcakla…
Damga gazetesinden alıntıdır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL