Köşe Yazısı

LANETLER TERÖRE

Sonbaharın son günlerinin tadını çıkarmak için İstanbul’un kalbi dediğimiz İstiklal Caddesi’nde dolaşan masum insanlar, evlerinden çıkarken geri dönemeyeceklerini, hain bir elin onları bu alemden alıp götüreceğini nereden bileceklerdi… Anasıyla babasıyla..

LANETLER TERÖRE

Sonbaharın son günlerinin tadını çıkarmak için İstanbul’un kalbi dediğimiz İstiklal Caddesi’nde dolaşan masum insanlar, evlerinden çıkarken geri dönemeyeceklerini, hain bir elin onları bu alemden alıp götüreceğini nereden bileceklerdi… Anasıyla babasıyla gezen çocuklar, eşiyle dolaşanlar… Yine yetimler, yine öksüzler, yine acılar, yine gözyaşları…Ülke olarak elli senedir bu lanet terörle mücadele ediyoruz. Geldiğimiz sonuç maalesef bu… Altı canımızı daha toprağa verirken gözlerimiz yine doldu. Ölenlere rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Hepimizin başı sağ olsun.
Teröristin çok kısa sürede yakalanması elbette ki güvenlik güçlerimizin olağanüstü başarısıdır. Ancak diğer yandan terör saldırılarından sonra duyduğumuz beylik laflardan usandık artık. Ülkede ne kadar terörist kaldığını, ayakkabı numaralarına kadar bildiklerini söyleyenlere soruyoruz: Mademki bunları biliyorsunuz, yakalayın, bitsin bu iş. Sizi engelleyen mi var? Bu bile, söyledikleriyle çeliştiklerini gösteriyor bize. Terörü önlemedeki güvenlik zafiyetlerini dile getirenler hemen “hain” oluyor. Oysa hepimiz ülkemizi seviyoruz. Ülkemizin her karışında bütün endişelerden uzak, el ele, kol kola, özgürce dolaşmak istiyoruz.
Terörün bir türlü önlenemeyişi konusunda gördüğümüz en büyük zaaf sınırlarımız olarak görünüyor. Önüne gelenin elini kolunu sallayarak gelebildiği, kamyonlar dolusu göçmenin her gün otoban kenarlarına boşaltıldığı bir ülkeye dönmüşüz. Bunlar kimdir, nereden gelip nereye gidiyorlar, nerede kalacaklar, nasıl geçinecekler?.. Dünya’nın hiçbir ülkesinde bizimki kadar göçmen, mülteci veya sığınmacı yoktur. Tahminen on milyon yabancı ne demek?..
Bunun gibi onlarca sorunun bulunmayan cevapları ortada dururken terörle mücadelemiz elbette istenilen seviyeye ulaşamaz.
Kapımızı, pencerelerimizi açmışız, gecenin karanlığında başucumuzda vızıldayıp uykularımızı kaçıran sivrisineklerin evimize nereden girdiğini soruyoruz kendimize. Maalesef biz de bu çelişkiyi yaşıyoruz.
Muhalefeti “beka sorunu” gibi gören sözde milliyetçilerin, sınırlarımızın bu hale gelmesini neden “beka” sorunu olarak görmediklerini anlamıyorum. Onların bekası kendi gelecekleri mi acaba?..
Bu saatten sonra göçmen sorunu daha tartışılır hale gelecektir bu ülkede.
Avrupa ülkelerine giderken daha gümrükte bir sürü soruyla karşılanıyorsunuz; Ne iş yapıyorsunuz, niçin geldiniz, nerede kalacaksınız?.. Bir tanıdığınızın yanında kalacağınızı beyan etmişseniz en kısa sürede kontrol ediliyorsunuz. Orada mısınız, evde sizin için müsait yer var mı yok mu? diye. Yani elin Avrupalısı seni ülkesine alırken “Ne olursan ol, gel.” demiyor, sizi de kamyonlarla oraya götüremiyorlar!..
Devlet, ülkesindeki tüm yabancıların kim olduğunu, nerede kaldığını, ne iş yaptığını bilmelidir. Ayrıca evlerini yabancılara kiralayanlarla onları çalıştıranlara, bulundukları bölgelerdeki güvenlik güçlerine bildirim yapma zorunluluğu da getirilmelidir. Bunu yapmayanlar hakkında da gerekli yaptırımlar mutlaka uygulanmalı. Hanelere yeni kayıtlar yapılırken çok hassas davranılmalı, mülk sahibinin yazılı beyanı alınmalıdır.
Kanımızla kazandığımız ülkemizin cadde ve sokakları, ne idiği belirsizlerin, mafyaların, çetelerin ve de teröristlerin oyun sahası olamaz. Bu aziz millet, buna asla müsaade etmeyecektir…

YORUMLAR (1)

  1. Nurettin asik diyorki:

    Sizinde bahsettiginiz gibi yabanci calistiran ve tabancilara ev ve usyeri kiralayanlar emniyete mutlaka bildirim yapma zorunlulugu getirilnelidir. Ayakkabı numarasini bilenlerde bunlari denetlemelidir

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL