Köşe Yazısı

İNNES SALÂTE TENHÂ ANİ’L FAHŞÂ-İ VE’L MÜNKER…

Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat Ulemasının içtihatlarına göre, iman esaslarının kabul ve tasdikinden sonra, Mü’minin yerine getirmesi gereken en önemli amel, farz namazların zamanında, eksiksiz, huşu ve ihlas ile eda edilmesidir…

İNNES SALÂTE TENHÂ ANİ’L FAHŞÂ-İ VE’L MÜNKER…

Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat Ulemasının içtihatlarına göre, iman esaslarının kabul ve tasdikinden sonra, Mü’minin yerine getirmesi gereken en önemli amel, farz namazların zamanında, eksiksiz, huşu ve ihlas ile eda edilmesidir. Namaz ibadeti, Din-i İslâm’ın “olmazsa olmazıdır”. Müslümanları tenkit babında, bazen “Sadece namazla Müslümanlık olmaz” diyorlar. El Hak, bu düşünce doğrudur. Ama, doğru olan bir düşünce daha vardır ki, o da ” Namaz olmadan Müslümanlık olmaz” gerçeğidir.

Peki, namaz ibadeti neden bu kadar önemlidir, ve namazın üzerinde neden bu kadar çok durulmaktadır ? Belki de bu hususta söylenmesi gereken ilk cümle, “Mahşer günü Mahkeme-i Kübr’a da kulun Mizan Terazisine konulacak olan ilk ameli namazdır. Namaz konusunda bir sıkıntı olmazsa, diğer hususlarda da büyük bir sıkıntı olmayacağıdır”

Bu itibarla, Ayet-i Celile ve Hadis-i Şerif’lerde namaz ibadeti üzerinde hassasiyetle durulmaktadır ve terk edilmemesi gereği ısrarla vurgulanmaktadır. Namazın terki ancak ölü, deli, uyku hali ve şuur kaybı hallerinde caiz görülmüş ve kazası ön görülmüştür.

Namaz ibadeti hakikaten çok mühimdir. Bu konu ile ilgili bazı Hadis-i Şerifleri ve kelâm-ı kibarları hatırlatmakta faydalar vardır. “Namaz dinin direğidir. Namaz ibadetlerin özetidir. Namaz Mü’min’lerin mi’racıdır.
Namaz Cennet’in anahtarıdır. Biliniz ki, en hayırlı ameliniz namazınızdır.
Allah, kullarına beş vakit namazı farz kıldı. Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namazı öğretiniz…Her kim şu beş vakit namazı muhafaza ederse (düzenli olarak kılarsa), namazı onun için Kıyamet Günü nur olur, burhan ve necat olur…”

“Her kim şu beş vakit namazı muhafaza etmezse (düzenli olarak kılmazsa), Kıyamet Günü onun için ne nur olur, ne burhan, ne de necat olur. O (kimse) Kıyamet Günü Karun’la, Haman’la, Firavun’la ve Ubey İbn-i Halef ile beraberdir. Küfür ile iman arasında, namazın terki vardır. Benimle onlar (Münafıklar) arasındaki ahid namazdır. Kim namazı terk ederse küfre düşer.Kim namazı terk ederse, onun dini yoktur. Parça parça kesilsen de, yakılsan da Allah’a şirk koşma, farz namazı bilerek terk etme. Kim ki, namazı bilerek terk ederse, Allah’ın zimmeti, O’ndan beri olur (kalkar). Namazı olmayanın dini de yoktur. Dinde namaz, vücutta baş gibidir.” (C. Sağir, Harfü lam elif).”

Bu konudaki kelâm-ı kibarlara gelince, derler ki, “Namaz, öyle bir hadisedir ki; sen, yere fısıldarsın, sesin arş-ı âlâ’dan duyulur. Namazla “barışık” olmayanların işi, daima” karışık” olur. insanlar, namazı terk etmenin doğuracağı neticeyi bilselerdi, ağlamaktan yemek yemeye, su içmeye vakit ayıramazlardı. insanlar namazın ehemmiyetini, terk etmenin cezasını, eda etmenin faziletini bilmiş olsalardı, kendi istekleri doğrultusunda, günde 30-40 vakit namaz kılarlar, vakitlerinin yarıdan fazlasını namaz kılarken geçirirlerdi….”

Kişilerin ayarları, kaliteleri, randımanları günahlardan uzak durmaları ile; işledikleri salih ameller ve hassaten eda ettikleri namazları ile ölçülür.

Bu kadar izahtan sonra şöyle bir soru gelebilir: “Peki iyi de, namaz neden bu kadar önemlidir?” Bunun cevabı hazırdır ve gayet basittir: ” Konumuzun başlığı bir Ayet-i Celiledir ve manası da şöyledir : Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı da dosdoğru eda et; muhakkak ki namaz , (sahiplerini) kötülüklerden ve hayasızlıklardan men eder (alı kor). Ankebut; 45.)

Madem ki öyledir, O halde geliniz kendimize ve çevremize sarf-ı nazar edelim; eda ettiğimiz namazlar bizleri kötülüklerden, hayasızlıklardan, aşırılıklardan, günahlardan gerçek manada men ediyor mu, ona bakalım.

Ey insan oğlu, ve ey Müslüman kardeşim, Hem namazları eda ediyor, hem de günahlarla meşgulsen…Hem namazları kılıyor, hem de kötülükleri terk etmemişsen…Kamu malına veya insanların özel mallarına el uzatıyor, haram yiyor, komşu, akraba, arkadaş ve kul haklarına riayet etmiyor veya edemiyorsan…Dedi-kodu, gıybet, nemime, kibir, gurur, haset, kin, öfke, çekememezlik ve sair gayri ahlâki unsurlardan uzak duramamışsan…

Şirk, nifak, küfür, Alkol, kumar, faiz, zina, kıtal, zulüm, yalan, iftira, soygun, hırsızlık ve bunlara benzer toplum ve fert hayatını alt-üst eden gayri insani ve gayri ahlaki günah ve isyanlardan kendini ve ehlini soyutlayamamışsan….

Üzülerek ifade edelim ki, burada bir sıkıntı vardır ve sıkıntı hakikaten büyüktür. Sıkıntı hakikaten büyüktür, çünkü yaşadığımız hayat Kur’an ve İslâm kriterleri ile örtüşmüyor demektir. Ömür denen vade dolmadan, ecel bizi bulmadan, can bedenden çıkmadan tevbe etmeli, nefis muhasebesi yapmalı, kendimize çeki-düzen vermeliyiz, hayatımızı İslâm ölçü ve ilkelerine göre tanzim etmeliyiz, dizayn etmeliyiz. Selam ve dua ile, hayırlı cumalar efendim.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL