Köşe Yazısı

GELECEĞİMİZ GENÇLERİMİZ

Gençlik başımda duman nerede o eski heyecan. Herkesin gençliğinde umutları, hayalleri, idealleri bunların yanında da aşkları ve sevdaları hep var olmuştur. O savurgan hoyrat hayatta dahi ileriye dönük umutlarının ve..

GELECEĞİMİZ GENÇLERİMİZ

Gençlik başımda duman nerede o eski heyecan. Herkesin gençliğinde umutları, hayalleri, idealleri bunların yanında da aşkları ve sevdaları hep var olmuştur. O savurgan hoyrat hayatta dahi ileriye dönük umutlarının ve gem vurulmaz duygularının etrafında var olmak ya da olmamak çizgisinde yaşamı sürdürürler.

Türk gençliğinin olmazsa olmazları arasında mahalle ağabeyliği en ön plandadır. Erkekse bütün mahalle çocukları kardeşleri, kadınsa kendisinden küçüklerinin ablaları olmak zorundadırlar. Bu durum aile örf ve adetlerinin tesiri olarak onların yaşam biçimidir. Aslında coğrafyamız olarak bu yaşayış biçimi toplum olarak gurur duyacağımız bir durumdur.

Dünya gençliği gibi ülkemiz gençliği de dünya ne kadar modern olsa da farklı düşünce ve ideolojik değişime ayak uydurmaya başladı. Evinin kapısından çıkarken aileleri tarafından “kimseye bulaşma, çok kalabalık yerlere girme, tanımadığın insanlarla konuşma, okul çıkışı hemen eve gel” söylemlerine maruz kalan bir gençlikle karşı karşıyayız.

Oysaki bizi gelecekte temsil edecek gençlerimizdi. Onları birer yarış atı gibi hayat yolculuğunda koşturmaya başladık. Onların önüne hedefler koyduk. “Benim kızım çok akıllı en iyi liseyi kazanacak, benim oğlum en iyi üniversiteye gidecek” hedefleriyle onları şartlandırdık. Okulların iyi bir eğitim ve öğretimle geleceklerine yön verecekleri kurumlar olduğunu unuttuk. Bunlar yetmezmiş gibi başarılarını birer gurur kaynağı olarak, kazanmayan ideallerine ulaşmayan gençlerimizin gözüne sokar gibi çeşitli sosyal mecralardan paylaştık.

Her aile evladının başarılarıyla gurur duymalı fakat bunu içerisinde yaşamalı. Başarısız olan gençliği rencide etmeden mutluluğunu yaşamalı. En büyük yanlışı gençlerimizi başarılı ya da başarısız olarak ayrıştırmakla yapıyoruz. Sahip çıkmasını bilemiyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Dünya Gençlik Konseyinin 3.sünü düzenlediği Gençliğe Katkı ve Girişimcilik ödül törenini düzenledik. Ayrıca o gecenin benim için bir önemi daha vardı. Bir gazeteci olarak Basın ve Medya Başkanlığını yürüttüğüm Dünya Gençlik Konseyinin, yeni yönetim kurulunda oy çokluğuyla almış olduğu kararla Genel Başkan yardımcısı olarak atanmış olmam gençliğe hizmette en iyisini yapmam gerektiğinin sorumluluğunu verdi.

Gençlerimiz adına ödül gecesinde toplanmış sosyal toplum kuruluşlarına, iş insanlarına siyasilerimize çok büyük işler düşüyor. Ülkemizde 13 milyon gencimiz risk altında. Gençlerimizin yüzde 50’si madde bağımlığı riski altında. Ülkemizdeki uyuşturucu bağımlı sayısının 1 milyon 700 bine ulaşmış durumda. İşte bu bağlamda bizim asıl görevimiz başlıyor. Gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzak tutmak onlara tertemiz bir gelecek hazırlamak asli görevimizdir.

Makamların mevkilerin geçici olduğunu biliyoruz. Önemli olan genç yüreklere dokunabilmek, onların iç dilini konuşabilmek, hayatlarının her evresinde yanlarında olduğumuzu hissettirebilmek. Gelecek kuşaklara, devletine ve milletine yararlı gençler bırakabilmek. Şu gök kubbede hoş bir seda bırakabildiysek ne mutlu bize.

Genç bir insanı yetiştirmek, onun hayatına dokunmak, ideallerine geleceğine yön vermek, geleceğin toplumunun oluşmasında en büyük temeli inşa etmeye eş değerdir. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe hitabesinde dediği gibi. Biliyoruz ki; “muhtaç oldukları kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Gençlik demek gelecek demek.

Sağlıcakla…

Damga gazetesinden alıntıdır.

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL