Köşe Yazısı

ELEŞTİRİ BİR HAKTIR VEYA ÇEŞİTLEMELER

*****Bu ülkeyi 1950’den beri sağcı denilen ABD, İngiltere İsrail eksenli emperyalizmin gönüllü köleleri, vahşi kapitalizmin yeminli müşavirleri yönetiyorlar. Sol zihniyetin bu dönemdeki iktidarı toplam olarak on yılı geçmez. Müslümanların oy..

ELEŞTİRİ BİR HAKTIR VEYA ÇEŞİTLEMELER

*****Bu ülkeyi 1950’den beri sağcı denilen ABD, İngiltere İsrail eksenli emperyalizmin gönüllü köleleri, vahşi kapitalizmin yeminli müşavirleri yönetiyorlar. Sol zihniyetin bu dönemdeki iktidarı toplam olarak on yılı geçmez. Müslümanların oy ve desteği ile iş başına gelen ve maddi -manevi olarak ülkemizi çökerten bu kirli piyonlar, paslı maşalar kendilerini temize çıkartmak ve pisliklerini örtbas etmek için bu yıkımın faturasını devamlı olarak sosyal demokratlara kesmişlerdirler.

*****Toparlanın Müslümanlar, bu deveyi gütmüyoruz ve bu diyardan başka bir yere de gitmiyoruz. Çünkü bizler bu ülkenin/bu evin esas sahipleriyiz. Eşyanın tabiatı gereği kiracılar ev sahiplerine emir ve komut veremez, ev sahibinin verdiği talimatlara göre hareket ederler. Rahatsız olanlar varsa istedikleri yere gitmekte serbesttirler, gerekirse yardımcı da oluruz. Hatta pasaport ve vize işlemlerini ücretsiz hallederiz, gidiş masraflarının da karşılarız.

*****İslâm Dini şekil dini değil, şuur dinidir şuur. Şuursuz insanlar denizin üzerinde sağa sola bilinçsiz ve gayesiz olarak hareket eden çer-çöp gibidir. Böyle kişilerden ne köy olur, ne de kasaba. İnsanları şuurlu, bilinçli kılan kemale ermiş imandır. İman, İslâm binasının temelidir. Salih ameller, ibadetler, dualar, zikirler ise binanın katlarıdır. Çorak arazi üzerine sağlam bina inşa edilemez, edilirse tez zamanda yıkılır.Vel hasılı imanında eksiklik ve arıza olanların bil cümle hasenatları iptal edilir, değerlendirilmez. Şuur bu nedenle çok önemlidir, olmazsa olmazdır.

*****Ezelden ebede, başımıza maddi ve manevi olarak her ne geldiyse, “aman dinsizler gelmesin” diyerek, yarı dinlilerin, dinsizleri mumla aratacak günah, isyanlarına, hata ve kusurlarına, adalete ters düşen uygulamalarına göz yummamızdan, görmezden gelmemizdendir.

*****Kur’an maddi ve manevi tüm dertlerimize devadır, çaredir, ancak; iyi anlaşılması ve hayata tatbik edilmesi şartıyla… Öğrenmek…Anlamak ve uygulamak… Her şey bu sihirli üç kelimede düğümleniyor. O halde nasıl anlayalım, nasıl tatbik edelim? “Mademki Kur’an her derde devadır, o halde bizim bu halimiz ne!” denilirse, cevap çok basit: Hastanın görevi muayene olduğu doktorun yazdığı reçetedeki ilaçları alıp, doktorun tavsiyesine uygun şekilde kullanmaktır. Bunu ihmal eden hasta, hatayı kendinde aramalıdır, doktorda veya reçetede değil. Bazı insanlarımız reçeteyi uygulamadığı gibi, ya ilacı beğenmiyor, ya da doktoru eleştiriyor. Bu yanlıştır, Müslüman tavrı da değildir. Herkes ayağını denk alsın.

*****Kur’an- Kerim’i okumak ve anlamak Müslümanlar olarak olmazsa olmazımızdır. Okumak, okuduğunu anlamak ve öğrenmek, öğrendiği üzere yaşamak İslâm’ın şiarı, Müslüman’ın ihmal edilemez ve vazgeçilemez görevidir. Çünkü İslâm hurafelerle, bid’atlarla, vehimlerle ve menkîbelerle değil, ancak okumakla ve ilimle yaşanır.

*****Denilebilir ki, dünyada en çok okunan kitap Kur’an-dır, fakat en az anlaşılan kitap yine Kur’an-dır. Bu bir varsayım değil, hayatın gerçeğidir. Müslümanlar olarak bunun sorumluluğu, vebali ve günahı bizim omuzlarımızdadır. Nitekim bizler, Kur’an-ın metnini-Arapçasını çok okuruz, ama maalesef mealine-Türkçesine fazla itibar etmeyiz, ihtiyaç duymayız, okumayız, hesaba katmayız.

*****Kur’an-ı okumaktan maksat, O’nu anlayabilmektir. Bizler Kur’an-ı okumaya, dinlemeye değer veririz, sesi güzel insanlar kıraat üzere okurlarken duygulanırız, bazen de göz yaşı dökeriz. Ancak anlamını bilmediğimizden, öğrenmeye gayret etmediğimizden dolayı, okunan Kur’an-ın içeriğinden haberdar olmayız. Bu işin öncüleri mesabesinde olması gereken din görevlileri, kanaat önderleri, tarikat mensupları ve bu sahada söz ve itibar sahibi olan diğer zat-ı muhteremler, insanlara ısrarla hatim etmelerini tavsiye ederler de, ne hikmetse meal okuma konusunda tavsiyede bulunmayı kayda değer bulmazlar. Perişanlığımızın, cehaletimizin, günah deryasında seyr-ü seferimizin en önemli nedeni budur.

*****Bazı din görevlilerimiz cami cemaatine solculuk dedikleri sosyalizmin ne kadar kötü, çirkin, din karşıtı olduğunu; sağcılık dedikleri vahşi kapitalizmin de ne kadar kutsal, ulvî, mübarek olduğunu ve yerli temsilcilerinin faziletlerini allandıra ballandıra anlat anlatmaktan, İslam’ı anlatmaya, tebliğ etmeye vakit bulamıyorlar. Kürsülerde, minberlerde, mihraplarda işkembe-i kübradan, desteksiz, çoğu zaman da gereksiz atışlar yapan bir kısım davet ehline ne yazık ki,sağcılık ve solculuk terimlerinin ekonomik birer kavram olduklarını, her ikisinin de İslâm’a ters düştüklerini, bizimle ilgilerinin bulunmadığını, Hak ve adalet anlayışlarının yanlış olduğunu, İslâm’ın kendine has bir hayat ve ekonomi sistemi olduğunu senelerdir kabul ettiremedik. Selam ve dua ile…..

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL