Köşe Yazısı

ÇİFTÇİNİN ÇİLESİ

Ülkemizin en zor, zor olduğu kadar da çileli işidir topraktan üretmek. Halk ağzıyla; ekip biçmek. Yani çiftçi olmak, köylü olmak. Oysa son zamanlarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de görüldü..

ÇİFTÇİNİN ÇİLESİ

Ülkemizin en zor, zor olduğu kadar da çileli işidir topraktan üretmek. Halk ağzıyla; ekip biçmek. Yani çiftçi olmak, köylü olmak. Oysa son zamanlarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de görüldü ki meğerse en önemli işmiş toprağı ekip biçmek. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiyle milletin efendisiymiş o çiftçilerimiz, köylülerimiz.
İklim değişikliği ve savaş gibi nedenlerle dünyada baş gösteren gıda krizleri, tarımsal üretimin ne denli önemli olduğu gerçeğini bir kez daha gösterdi bizlere. Sanayiciden de öte olduklarını hatırlattı. Toprağı işleyip üretmediğin sürece sanayi seni doyurmaz, dedi. Demirin, çeliğin, betonun, arabanın yenmeyeceği gerçeğini adeta en yüksek sesle haykırdı yüzümüze. Bunun için, tarım yapan çiftçi kardeşlerimizin emeğinin karşılığını alması, topraktan üretimin en önemli koşuludur.
Durum böyleyken, son 20-25 yılda izlenen tarım politikalarıyla üretici toprağına küstürüldü. Hiçbir tarımsal ürün ithal etmezken bırakın tahılı kurbanlığımızı dahi dışardan alır olduk. Dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken şimdi 126 ayrı ülkeden tarımsal ürün alır olduk. Arjantin ve Yunanistan’dan pirinç, Kanada’dan mercimek, Meksika’dan nohut, Şili’den ceviz, Mısır’dan yerfıstığı, Ukrayna’dan buğday ve ayçiçeği ithal ediyoruz. Kendi çiftçimize vermediğimiz desteği yabancı çiftçilere veriyoruz.
Şehirleşmeyle tarımsal üretimimiz her geçen sene azaldı, bitme noktasına geldi. Bunun temel nedeni üretenin emeğinin karşılığını alamaması, aç kalmasıdır. Şunu övünerek söyleyebilirim: Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün yaptığı tarım ve hayvancılıktan zengin olup kendine saraylar yaptırmak ya da lüks araçlar sahibi olmak gibi bir hayali hiç olmamıştır. Onların tek derdi, alın terine haram katmadan parasını kazanıp insanca yaşamak, çocuklarını helal kazançlarıyla okutmaktır. Yani gözü doymaz bir dünyalı değildir Türk çiftçisi, Türk köylüsü.
Son günlerde art arda açıklanan taban fiyatlarına fındık da eklendi. Açıklanan rakam tüm tarımsal desteklerle beraber 82.5 TL. Yaşanan yüksek enflasyon karşısında bu rakamın yeterli olmadığını tüm fındık üreticileri söylüyorlar. Buradaki hesabı gübre ve yevmiye üzerinden yapabilirsiniz. Buna bir de TMO’nun iş bilmezliğini eklediğinizde durumun daha vahim olduğunu anlamak hiç de zor değil. Nedeni, TMO’nun fındık alım merkezleri oldukça sınırlı ve kurumda fındık konusunda liyakatli eleman sorununu var. Vatandaş dağ köyünden fındığını araca yükleyip TMO’ya getirdiğinde olmadık sorunlarla karşılaşıyor. Bunun en başında, fındığın nem oranı geliyor. Yani yeteri kadar kurumamış, deyip alınmayan fındığını ne yapıyor üretici? Yükleyip geri götürmektense tüccarın yolunu tutuyor. Yani artık tüccarın insafına kalıyor. Bunu fırsat bilen tüccar da fırsattan istifade yolunu seçiyor. Ülkemizdeki fındık rekoltesinin yarısını dahi alamayan bir TMO ile karşı karşıyayız.
Oysa tüm üreticiler açısından yapılması gereken, kendi birliklerini kurmalarıdır. Fındık üreticisinin birliği olan Fiskobirlik işlevli hale getirilerek taban fiyat da onlar tarafından belirlenmeli ve fındığı da Fiskobirlik satın almalı. Üretici, tüccarın insafına bırakılmamalıdır.
Tüm ülkede, kooperatif seferberliği başlatılmalı, üretenler de mahsulünü ortağı olduğu kooperatiflere vermeli. Bu ülkede, geçmişte bunlar başarıyla yapıldı. Ne zaman ki, çiftçi ve köylüden yana olmayan zihniyetler iktidara geldi, kooperatifler devre dışı bırakılıp şahıslar, şirketler zengin edilmeye başlandı bu ülkede.
Şunu asla unutmayın: Karşılarında önümüzü ilikleyeceğimiz seçtiğimiz politikacılar değil topraktan üretenlerdir. Üreticinin desteklenmediği ülkelerin gelecekleri açlıktır, yoksulluktur.

YORUMLAR (1)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL