Amcamın eşi Sefine yengem 94 yaşında. Doktora götürmüşler. Çocukları hastaneden beni aradı. “Abi, anneme MR çekilecek ama sıra yok. Sadece gece 02.30’da var diyorlar. Bizi götürebilir misin? Ona göre randevu..
Amcamın eşi Sefine yengem 94 yaşında. Doktora götürmüşler. Çocukları hastaneden beni aradı.
“Abi, anneme MR çekilecek ama sıra yok. Sadece gece 02.30’da var diyorlar. Bizi götürebilir misin? Ona göre randevu alacağız,” dediler.
“Tabii götürürüm, randevuyu alın,” dedim.
Gece saat 01.30 gibi yengemlerin evine gittim. Oğlu Ender’le birlikte yengemin koluna girdik, ön koltuğa oturttuk. Yengem başladı anlatmaya:
“Şuram ağrıyor, buram ağrıyor…”
Ender hemen lafa girdi:
“Ağrır tabii. Yatakta yatmıyorsun ki! Yok mandalina toplamaya, yok pancar toplamaya… Bahçeden geri gelmiyorsun,” dedi.
Hem yengemi dinliyorum hem araba sürüyorum. Yollar boştu ama biraz daha yavaşladım.
“Ender,” dedim, “yolu görebiliyor musun?”
“Evet abi,” dedi.
“Yenge, sen görebiliyor musun?” dedim.
“Evet oğlum, benim gözlerimde bir şey yok,” dedi.
Geçen sene merdivenden düşmüş, başını vurmuş. Beyin kanaması filan geçirmiş. Bu yaşta Samsun’da tedavi görmüş.
“Yoksa ben bu hastanelere filan düşmezdim,” dedi.
Ender’e döndüm:
“Ender, sen ne görüyorsan yengem de aynısını görüyor.
Senin heves ettiğin her şeye yengem de heves ediyor.
Seni rahatsız eden her şey yengemi de rahatsız ediyor.
Gözün yaşı yok!
Göz görünce gönül istermiş,” dedim.
Yengem bana döndü:
“Hah oğlum, sen beni anlıyorsun işte,” dedi.
“Milleti görünce heves ediyorum. Zoruma gidiyor. Ben de yapmak istiyorum,” dedi.
Ender temiz kalpli, saf bir insan. Yengemi ne kadar anlar bilmiyorum.
Ama bizim yengemizi, annemizi, babamızı, dedemizi anlamamız lazım.
“Anne, sen yataktan çıkma. Neyin eksik?
Canın ne istiyorsa biz getirelim.”
Siz yengemin , annemin canının ne istediğini bilseniz, “yataktan çıkma” der misiniz?
Bırakın yengeniz yataktan çıksın.
Bırakın anneniz, dedeniz yataktan çıksın.
Bir insana “neyin eksik” demeniz için gözlerini kör etmeniz lazım.
Çünkü gözleri gören bir insanın ulaşamadığı, uzanamadığı her şey eksiktir.
Sen ne yapsan bu eksikliği tamamlayamazsın.
Sakın kimseyi yatağa mahkûm etmeyin.
Bir ayağı tutuyorsa, öbür ayağı siz olun.
Annem felçliydi, zor yürüyordu. Eşimle birlikte önce İstanbul’a oğlumuzun yanına, sonra Çorlu’da kızımızın yanına gidecektik.
Annem gideceğimizi duyunca gözlerimin içine baktı:
“Siz bakmayın böyle olduğuma, benim yolculuğum iyidir,” dedi.
Kıyamadık. Evde bile bizden izinsiz yataktan kalkma dediğimiz annemi aldık; önce İstanbul’a, sonra Çorlu’ya gittik.
Annemizi gezdirelim diye bir alışveriş merkezine gidecektik. Bir taksi çağırdık. Eşimle birlikte annemin koluna girdik, hafif hafif taksiye yanaştık.
Annem öyle direkt çömelip adım atamıyor. Bir tarafı felçli. Sağ olsun, taksici de indi. Annemi zor bela taksiye bindirdik. Eşimle ben de bindik.
Taksici bana döndü:
“Abi, hangi hastaneye?” dedi.
“Hastaneye değil, Orion Alışveriş Merkezi’ne,” dedik.
Adamın bir bakışı var…
Sanki anneme işkence yapıyoruz.
Ertesi gün çevrede gezdirelim diye yine koluna girip dışarı çıkardık. Koluna girdiğimiz hâlde üç beş adım atıyoruz, durup dinlenmesi gerekiyor.
Yanımızda bir özel taksi durdu. Bana dönüp:
“Hangi hastaneye gidiyorsunuz, ben sizi bırakayım,” dedi.
“Sağ ol abi, hastanelik bir durumumuz yok. Annemi gezdiriyoruz,” dedim.
Adam inanmadı tabii. Başını sallaya sallaya, zoraki gitti.
Bu yatak var ya… Bu yatak…
Hepimizin vicdanını dinlendirdiği yer.
Yoğun bakım gibi bir şey.
Bir girdin mi, çıkamıyorsun daha.
Bırakın yengeniz merdivenden inerken ölsün.
Araba çarpsın, ölsün.
Üşütsün, ölsün.
Ama yatakta ölmesin!
Canlı canlı ölsün.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)