Yıllarca sınıf öğretmenliği yaptım. 2000’li yıllardan itibaren de çocuklara futbol dersi veriyorum. Bilmeyen, belki futbolu çok sevdiğimi düşünür. Halbuki çocukları çok seviyorum. Bu dünyada temiz kalmış tek kesim çocuklardır..
Yıllarca sınıf öğretmenliği yaptım. 2000’li yıllardan itibaren de çocuklara futbol dersi veriyorum.
Bilmeyen, belki futbolu çok sevdiğimi düşünür. Halbuki çocukları çok seviyorum.
Bu dünyada temiz kalmış tek kesim çocuklardır bana göre.
Dün, kişiliğine ve düşüncelerine çok değer verdiğim bir imam arkadaşım sosyal medyada bir paylaşım yapmış:
“Allah rızası için caminin çevresine çöp bırakmayın.”
Allah rızası için… Allah rızası için… diye defalarca tekrarlamış.
Demek ki insanlar, eğitim olmadan hiçbir değeri dikkate almıyor!
Sorun burada başlıyor zaten. Bugünün pırıl pırıl olan bu çocuklarını, neden geleceğe taşıyamıyoruz?
Bulancak, Torçan köyünde öğretmendim. Müfettiş geldi. Çocuklardan birine bir şey sordu.
Çocuk, “Bilmiyorum!” diye yüksek sesle bağırdı. Müfettiş biraz şaşırdı fakat çocuğun neden bağırdığına pek anlam veremedi.
Başka bir öğrenciye dönerek, “Sen söyle bakalım,” dedi.
Çocuk, “Ben de bilmiyorum öğretmenim!” diye haykırdı.
Çocuklar, “bilmiyorum” derken bile gururlu.
Müfettiş bana dönerek:
“25 yıllık müfettişim, ilk defa bilmediğini bilirmiş gibi bağıran çocukları burada görüyorum,” dedi.
Ben de:
“Hocam, bu çocuklar hayatta bilmediği çok şeyle karşılaşacak,
Benim çocuğum, bilmediği bir şey yüzünden ezilmesin istiyorum. İlk önceliğim bu,” dedim.
Daha sınıfa gireli 10 dakika bile olmamıştı.
“Çocukları ödevlendir de çay içelim,” dedi.
Daha sonra, valilikten, bakanlıktan takdir belgesi geldi bana.
Belki de dünyada, çocukları bir şey bilmediği için takdir alan tek öğretmen benim!
İşin özeti bu aslında: insan olmak, insan yetiştirmek.
Mustafa Kemal Atatürk’ün
“Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister,”
dediği Cumhuriyet öğretmeniyim ben!
Bakıyorum, yaz tatilinin başlamasıyla birlikte, yaz okulu, yaz etkinliği adı altında birçok vakıf, cemaat, dernek; çocuklarla doğrudan temasa geçiyor.
Bu yaz etkinlikleri, eğitimden çok kimlik kazandırma, aidiyet oluşturma, hatta zihinsel kuşatma işlevi görüyor.
Çocuklara kıyafetle, dille, ritüelle belirli bir dünya görüşü aşılanıyor.
Aileler, “çocuğum meşgul olsun” diye gönderdiği bu etkinliklerin sonunda, sadece meşgul olmuş bir çocukla değil; şekillendirilmiş bir bireyle karşılaşıyor.
Buradan ailelere sesleniyorum:
Çocuklarınızla temasa geçen herkesin; psikoloji, pedagoji, eğitim bilimi gibi temel alanlarda lisanslı bilgiye sahip olması şart olmalı.
Şunu unutmayın ki, bir çocuğu istismar etmek; yalnızca fiziksel bir eylemle değil, zihinsel, duygusal ve hatta ideolojik bir dokunuşla da olur!
Çocuklarımıza ne öğrettikleri kadar, nasıl ve neden öğrettikleri de sorgulanmalıdır.
“Kimse, ‘iyi niyetliyim’ diyerek çocuğun hayal dünyasına kontrolsüzce girmemeli.”
Çocuklar bizden sadece sevgi bekler, ilgi bekler, oyun bekler.
Her çocuğun duygusu farklıdır, sevgisi farklıdır, bakışı farklıdır!
“Çocukları eğlendirirken yönlendiren kişi, çocukları değil, kendi niyetini besliyor demektir.”
Çocuklara eğitim veriyoruz diyerek, çocukların zihnine müdahale eden; onların kişiliğine ideolojik yön vermeye çalışan bütün yapılardan uzak tutun çocuklarınızı.
Din, matematik değildir; karmaşık bir problem değildir!
Öğrenmek ve uygulamak için okumak, ahlaklı ve iyi insan olmak yeterlidir.
Ailesinin veya çevresinin etkisiyle seçtiği tıp fakültesini bile bırakan binlerce çocuk var memlekette.
Allah rızası için, rahat bırakın çocukların beyinlerini! …
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)