Köşe Yazısı

AT GİBİ KİŞNEDİĞİNİZ MEMLEKET

Tarih, belirli belirli çağlara ve belirli dönemlere ayrılır. Fakat bizi ilgilendiren en önemli dönem, 19 Mayıs 1919 da , Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ile başlayan Kurtuluş Mücadelesi dönemidir. Birinci Dünya Savaşını..

AT GİBİ KİŞNEDİĞİNİZ MEMLEKET

Tarih, belirli belirli çağlara ve belirli dönemlere ayrılır.
Fakat bizi ilgilendiren en önemli dönem,
19 Mayıs 1919 da , Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ile başlayan Kurtuluş Mücadelesi dönemidir.
Birinci Dünya Savaşını yenik kapayan Osmanlı Devletimiz, İtilaf devletleri ile 30 Ekim 1918 yılında Mondros ateşkes antlaşması imzalamak zorunda kaldı.
Bu anlaşmaya göre, İtilaf devletleri, güvenlik gerekçesiyle İstanbul başta olmak üzere yurdumuzda gerekli gördükleri yerleri çeşitli bahanelerle işgal ettiler.
10 Ağustos 1920 de imzalanan Serv Barış Antlaşması adı altında, Yurdumuzu parsel parsel paylaştılar.
İşte böyle bir dönemde başladı Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşlarının yazdığı Kurtuluş hikayesi.
19 Mayıs 1919 da Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ve 23 Nisan 1920 de ilk Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ile başlayan bu hikaye, 11 Ekim 1922 de, Mudanya Mütakeresi ile sona erdi.
İtilaf devletleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında 24 temmuz 1924 de imzalanan Lozan barış Antlaşması ile
tüm dünya, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tam bağımsızlığını ve bugün’kü sınırlarını resmi olarak tanımak zorunda kaldı.
Bu Cumhuriyet hikayesinin sadece dış kısmı.
Asıl hikaye içeride başladı.
Memleketimizi dünyanın en medeni ve en güçlü devletleri arasına sokmak isteyen Mustafa Kemal Atatürk, sayısız yenilikler ve devrimler yaptı.
Tarımda, sanayide, ekonomide, eğitimde, sosyal yaşamda yaptığı yenilikler ileTürkiye’yi tüm dünyanın gıpta ile baktığı ülkeler arasına soktu.
Kurtuluş mücadelesi süresinde, bazı vatan hainlerinin dinimizi kullanarak devlet içine sızdığını gören Mustafa Kemal Atatürk, din gibi güzel bir duygu, siyasi malzeme olarak kirletilmesin diye, laiklik ilkesini getirerek din ve devlet işlerini birbirinden ayırdı.
Saltanatı , halifeliği ve tarikatları kaldırdı.
Tekke ve zaviyeleri kapattı.
Türkiye’nin kalkınmasını ve dinimizin sadece Kuran’ı Kerim’e göre yaşanmasını istemeyen bazı zihniyetler, bu yenilikleri din karşıtı uygulamalar olarak göstermeye çalıştı.
Pakistan’ın ilk dışişleri bakanı Muhammed Zafirullah Han , 1951 yılında Türkiye’ye resmi bir ziyaret yapmış,
dönüşünde, Türkiyede dini değerlere olan sevgi ve saygıyı hayranlıkla anlatmıştır.
Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış tarihi olan 23 Nisan gününü çocuklara bayram olarak hediye etti.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, bu memleketin çocuklarının geleceğini kurtardı.
Tüm Türk çocuklarına özgür bir gelecek, özgür bir vatan bıraktı.
Türkiye sınırları içinde yaşayan herkese Türk Milleti dedi.
Ey Türk gençliği dedi.
Ne mutlu Türk’üm diyene dedi.
Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir dedi.
Aziz Türk milleti dedi.
Kimseyi birbirinden ayrıştırmadı. “Yurtta Sulh cihanda Sulh” diyerek, bir taraftan yurt içinde huzur, sükûn ve güven içinde yaşamayı, bir taraftanda Milletlerarası barış ve güvenliği hedef tuttu.
Yurtta Sulh; Her şeyden önce bir insanın o ülkede insanca yaşamasını ifade eder.
Yurtta Sulh, toplum hayatındaki eşitliği, düzeni ve insanların devlete olan güvenini ifade eder.
Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesinin temelinde insan sevgisi yatar.
Atatürk; biz kimsenin düşmanı değiliz, yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız derken , eşsiz bir insan sevgisi ve saygısını dile getirmiştir.
Yaşadığımız coğrafyada Atatürk’ün hiç bir değerine sahip çıkamadık.
Hiç bir devrimini, hiç bir ilkesini yaşatamadık.
Atatürk’ün, Türk milleti dediği sınırlar içerisinde yaşayan milletleri sayamıyorum artık!
Belki de son kırıntılarını yaşadığımız Laik Türkiye Cumhuriyet değerlerinin kalanını da kaybedersek
Herkesin, at gibi kişnediği bu memlekette, kimse kişneyecek bir vatan bulamaz artık.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL