Milli eğitim bakanı okullarda, kendi yarattıkları sorunun nihayet farkına varmış olmalı ki önümüzdeki seneden itibaren tek tip kıyafet uygulamasına geçileceğini açıkladı. Milli eğitim bakanı Yusuf Tekin katıldığı bir televizyon programında..
Milli eğitim bakanı okullarda, kendi yarattıkları sorunun nihayet farkına varmış olmalı ki
önümüzdeki seneden itibaren tek tip kıyafet uygulamasına geçileceğini açıkladı. Milli eğitim
bakanı Yusuf Tekin katıldığı bir televizyon programında şunları söyledi: "Artık her okul kendi
kıyafetini tanımlayacak. Bunu yaparken herhangi bir marka ya da herhangi bir mağazaya
yönlendirmek gibi bir durum söz konusu değil. Okul idarecilerimizden istediğimiz şey,
çocukların giyecekleri kıyafeti sadece tanımlamalarıdır. Yani diyecek ki gri tişört, lacivert
pantolon ya da etek, bunun malzemesi yün ya da her neyse onunla ilgili tanımlamasını
yapacak. Öğrencimiz ister kendi ilinden ister başka bir ilden o renkte o koşullara uyan
kıyafetleri alıp kullanacak. Bir kararımız daha var, okul idaresinin çocuklarımızın her bir
kademe için kıyafetlerini değiştirmesini istemiyoruz ki veliye ilave bir külfet ve maliyet
çıkmasın. Aynı şekilde okul idarelerinin ya da okul aile birliklerinin veliyi herhangi bir satış
birimine ya da mağazaya yönlendirmesini de engellemiş olduk böylece. Veli istediği yerden
alışveriş yapacak."
Yusuf Tekin’in bu açıklamasından anladığım, kıyafet serbestliği kaldırılıp birlik
sağlamaktan uzak bir tarzla, tamamen okulların kıyafet seçme serbestliğine terk edilecek
olması. Durum böyle olunca da okullar arasında başka sorunlar doğacaktır.
AKP hükümetleri döneminde, 2012 yılında uygulanmaya başlayan serbest kıyafet
uygulamasının hangi amaçla getirildiğini burada anlatmaya hiç gerek görmüyorum ama şunu
da söylemeden edemeyeceğim: İktidar, siyasal hedeflerine ulaşma yolunda engel olarak
gördüğü eşitlikçi ve pedagojik olan tek tip kılık kıyafet uygulamasını güya serbest bıraktı.
Böylece, özellikle liseler alış-veriş merkezlerine benzedi. Her çeşit giyim tarzını bir arada
sunan mankenler geçidine döndü liselerimiz. Kıyafet markaları üzerinden sosyolojik
tanımlamalar ve ekonomik değerlendirmeler öğrencilerin sohbetlerindeki ana konu olmaya
başladı. Arkadaşlıklarını dahi kıyafet markası üzerinden oluşturan öğrencilerin varlığını
biliyoruz.
Oysa ülke genelinde, okulların türüne göre tek tip kıyafet uygulaması, öğrencilerin
sosyoekonomik farklılıklarını ortadan kaldırırken başarı ve kişiliklerini ayırt edici faktör olarak
öne çıkıyordu. Tıpkı camide olduğu gibi okullarda da herkes eşitti.
Bakanlık bu konuyu yeniden değerlendirip kıyafet seçimini okul yönetimlerinin
inisiyatifinden almalı ve kurallara uymayanlara uygulanacak yaptırımlar konusunda okulların
disiplin kurullarının arkasında durmalı.
Bence öğretmenlerin kıyafetleri konusunda da “eskiye” dönülmeli. Meslek hayatım
boyunca hep şunu söyledim: Okullardaki yönetici ve öğretmenler devletin yüzüdür. Vatandaş
bir okulun kapısından içeri girdiğinde kılık ve kıyafetinden kimin öğretmen, kimin hizmetli,
kimin öğrenci olduğunu anlamalı. Oysa üzülerek görüyoruz ki okullarımızda kimin kim
olduğunun ayırt edilemediği bir manzarayla karşı karşıyayız. Gerekirse öğretmenlik meslek
kanununa bir madde ilave edilerek bu sorun çözülebilir. Öğretmenini rol model alan
öğrencileri yetiştirmek zorundayız. “Ben de öğretmen olmak istiyorum” diyen öğrencilerin
çoğunlukta olduğu bir eğitim iklimine ihtiyacımız var.
Şunu unutmamalıyız ki toplumsal kalkınmamızın temeli eğitimdir. Ülke olarak ancak
bilimsel, laik, üretime dayalı ve çağdaş bir eğitimle kalkınabiliriz. Bu da ülkenin şartları
doğrultusunda eğitimde kurallar koymak ve bunları uygulamakla mümkündür.
Kurallar, bireyleri değil toplumu mutlu etmek içindir. Okullarda öğrenilmesi gereken
“Kurallar uyulmak içindir” mantığına öğrenci ve öğretmenlerin kıyafetlerinden başlamaya ne
dersiniz?..
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)