Köşe Yazısı

ULUS, DEVLET, TOPLUM

Parlamenter rejimlerde güç ayrımları vardır ve işbirliği alanları dışında herkes kendi görevini yerine getirir. Vali, kaymakam, hukuk adamları, bürokrasi, başbakan, cumhurbaşkanı, milletvekili ve bakanlar kendi görevlerini yerine getirirler. Devlet kendi..

ULUS, DEVLET, TOPLUM

Parlamenter rejimlerde güç ayrımları vardır ve işbirliği alanları dışında herkes kendi görevini yerine getirir. Vali, kaymakam, hukuk adamları, bürokrasi, başbakan, cumhurbaşkanı, milletvekili ve bakanlar kendi görevlerini yerine getirirler. Devlet kendi sistemini böyle sürdürür. Cumhuriyetçi bir rejimin ana hatları böyledir.
Örneğin İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya, Fransa, Almanya, Kuzey Avrupa ülkeleri gibi demokrasilerde işleyiş böyle başlar ve geliştirilir. Bu ülkeler parlamenter sistemlerde başarılı olduklarından bir üst kurum olan Avrupa Birliği’ni kurmada ve geliştirmede başarılı olmuşlardır.
İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında Parti Devleti olan sistemlere ise en klasik örnek NSDAP ‘in yönettiği Hitler Almanya’sı örnek verilir. İtalyan Ulusal Faşist Partisi’nin yönettiği Mussolini yönetimi de Parti Devleti’ne örnek verilebilir. Franco İspanya’sını da unutmayalım. Üstelik Franco ,İspanya’da dikta rejimini 50 yıl sürdürmüştür.50 yıl içinde Franco rejimi ile karşıtları arasındaki kimi zaman siyasal kimi zaman şiddete dayalı mücadele Franco iktidardan indirilene kadar sürmüştür.
Dünyada (bürokratik otoriter) sosyalist devlet kalmadığından ona örnek vermeyelim.
Geride ise az gelişmiş devletler tabir edilecek devlet tipleri var ki bu devletlerin sayısı epey fazladır. Ve yaptıkları uygulamalara şaşmamak gerekir. Çünkü bu devletlerin devlet geleneği, devlet kültürü yoktur. Az da varsa o da yok edilmiştir.
Demokratik devlet geleneği yüzyılları içine alan bir süreçtir. Bunu başaran ülkeler için karada ölüm yoktur. Vatandaşı da mutludur, bürokrasisi de mutludur, polisi de, askeri de mutludur. Tabii valisi, hakimi, kaymakamı, memuru da mutludur. Örneğin Hollanda, Danimarka, Belçika, Norveç ,İsveç, Finlandiya ‘da olduğu gibi.
Halk o ülkelerde kral, kraliçe ve çocuklarını yolda sokakta görmez. Demokratik devlet geleneği olmayan İran, Irak, Sudan, Somali, Arabistan, BAE gibi ülkelerin liderlerini ve ailelerini ise her yerde görürüz.
Bizde devlet geleneği çok eskidir. Demokrasi geleneği ise II. Mahmut reformlarından başlar. Günümüze kadar sürer. Aslında 215 yıllık geçmişimiz demokrasi mücadelesi olarak görülmelidir. Arada olan darbeler, darbe teşebbüsleri, kimi sivil yönetimlerin baskıcı karaktere bürünmeleri, demokrasi mücadelesini geriletir.
Dışa bağımlılık demokratikleşme için en büyük engeldir ve bunun sonuçlarını görürüz. Örneğin ABD için bizim demokratik ve işleyişi sağlam bir ülke olmamız tehlikeli sayılır bu yüzden her türden engeli çıkarır. Ülkemizde bilim, sanayi ve teknolojinin gelişmesini istemez. Bugün elinde tuttuğu, koruduğu kimi insanların savunduğu fikirlere bakarsak bunu net olarak görürüz.
Kısacası devlet geleneğini, demokrasiyi, bilimi, kültürü ve dinin vicdanlardaki yerini sarsmak onun çok işine gelir. Bunu düşünmeyen, düşünemeyen insanların çokluğuna da bakarsak ( ki eğitimin kalitesinin düşürülmesi buna yol açar.) insanlar ideal duygular; vatan, memleket duygusunun saflığından uzaklaşır ve yalnızca kendi yaşamını düşünür.
Dayanışmayı, birlikte yaşamayı, birlikte olmayı unutur. Demokratik değerler zayıflar, bireysel değerler artar.
Bu nedenle günümüzde kitleleri parlamentoda temsil edecek eğitimli, kültürlü milletvekillerine, iyi seçilmiş, kendini yetiştirmiş bakanlara, liyakat sistemi uygulanan bürokrasiye ihtiyaç olduğu açık. Dünyanın bütün ülkeleri için geçerli olan bu talep hayata geçtiğinde dünya daha güzel bir yer olacaktır. En azından nefes alacak, şiddetten barışa doğru yol alacaktır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL