Köşe Yazısı

SURİYE ve HALEP-1

Savaş öncesi Hatay’da geziyoruz. Bir turizm şirketinin önünde duruyorum. Halep’e turlar haftada bir varmış. Bizim programımız ise 2 gün sonra bitiyor. O arada biri yaklaşıyor yanıma. Abi Suriye için mi..

SURİYE ve HALEP-1

Savaş öncesi Hatay’da geziyoruz. Bir turizm şirketinin önünde duruyorum. Halep’e turlar haftada bir varmış. Bizim programımız ise 2 gün sonra bitiyor. O arada biri yaklaşıyor yanıma. Abi Suriye için mi bakıyorsun diyor. Evet diyorum. Genç, bana “garaja gidin orada bir taksi tutun, karşıya geçersiniz.” diyor.

Yola koyuluyoruz ama üzerimde şort var. Otele gidip üzerimi değiştirmek istiyorum, sonra da vazgeçiyorum. Garaja gidiyoruz. Urfalı Arapça bilen şoförle o zamanın parası 150 TL’ye anlaşıyoruz. Cebimizdeki Türk liralarını da Suriye parasına çeviriyoruz.

Arabaya biniyoruz. Ben önde oturuyorum. Arkadaşım da arka koltukta oturuyor. Antakya’dan çıkıp Reyhanlı yoluna koyuluyoruz. Yol uçsuz bucaksız bir ova. Reyhanlı ise epey büyük bir ilçe ama mimari yapısı kent görünümünden uzak.

Şoförümüzle Urfa’dan, köyünden, mesleğinden konuşuyoruz. Belli ki Suriye ‘ye çok sık gidip geliyor. Beşar Esad hakkında düşüncelerini soruyorum. Türkiye ile Suriye arasındaki yumuşama sayesinde ticaretin geliştiğini, para kazandıklarını söylüyor. Esad hakkında bir yorum yapmıyor.

Sınıra yaklaştıkça sıcaklık artıyor. İleride bizim sınırımız var. Orada işlemlerimiz kısa sürüyor. Sınırdan çıkıyoruz. Önümüzde 5 km’lik iki sınır arasında bulunan bir yol var. Oradan geçiyoruz, bana bir kan-yon içinden geçiyoruz gibi geliyor.

Yolun sonunda Suriye sınır binasına varıyoruz. Kapıda ve içeride kocaman birer Beşer Esad posteri var. Yarı karanlık uzunca bir odada banko arkasında oturan Arap erkek görevliler var. Pasaportları veriyoruz, biri dikkatle inceliyor. Sonra da mühürleyip bize veriyor.

Dışarı çıkıp Renault Kango’ya biniyor ve yola çıkıyoruz. Artık Suriye’deyiz. Kıraç ve çok az ağacın görüldüğü bir ovada gidiyoruz. Bazı köylerin içinden geçiyoruz. Bunlar toplu köyler, genelde beyaz renklerle boyanmış evler görülüyor.

Bu köylerin dışında İdlib’e bağlı Samada ilçesinin dışından geçiyoruz. Samada kalabalık bir ilçe ama dış mahalleler sessiz. Bir kaç yıl sonra oraların mültecilerin olduğu çadırlarla dolacağı kimsenin aklına gelmez.

Türkiye savaşa dahil olup Esad ile ilişkiler bozulunca, ABD, Rusya gibi ülkeler de savaşa müdahil olunca Suriye içinden çıkılmaz bir ortama giriyor. Ülkenin güneyinde İŞİD, Kuzeyin bir bölgesinde YPG-PKK gibi terör yanlısı güçler egemenlik kuruyor. Batılı ülkeler de bu örgütleri açıktan destekliyor.

Böyle bir kaos yüzünden ülkenin bütünlüğü sarsılıyor. Oysa var olan bir sorun ülkenin bütünlüğü içinde çözülmeli. Buna Esad yanaşmayınca ülke içindeki gruplar da daha radikal davranıyor ve bu iş ABD’ye yarıyor.

Şimdi savaşın son zamanları, müdahil her ülke elini Suriye’ye uzatmak zorunda olduğunu hissediyor. Ne var ki Suriye bunu kabul eder mi bilemiyorum. Belki zamanla… Bu savaştan ders almak gerekir bir de ulusal bütünlüğün ne kadar önemli olduğunu anladığımızı sanıyorum.

Samada ‘dan sonra bir benzin istasyonunda duruyoruz. Ortam Amerika’nın geniş ovalık alanlarına benziyor. Terk edilmiş görülen evler, istasyona bırakılmış iki hurda otomobil, bir de bembeyaz savb ve kefiyeler içinde üç adam…

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL