Köşe Yazısı

GİRESUN; YAYLALARINA DAHA ÇOK SAHİP ÇIKMALI

Küresel ısınma ile mücadelede bireyin çok sorumluluğu var diyerek bitirmiştim geçen haftaki yazımı, şimdi bu noktadan devam edelim. Birey; hangi sorumlukukları almalı? Neler yapmalı? Neyi, nasıl sorgulamalı? Sanırım öncelikle; içimizde..

GİRESUN; YAYLALARINA DAHA ÇOK SAHİP ÇIKMALI

Küresel ısınma ile mücadelede bireyin çok sorumluluğu var diyerek bitirmiştim geçen haftaki yazımı, şimdi bu noktadan devam edelim. Birey; hangi sorumlukukları almalı? Neler yapmalı? Neyi, nasıl sorgulamalı?
Sanırım öncelikle; içimizde yaşadığımız yerkürenin henüz bir eşi benzeri olmadığını anlamalıyız. Dünyanın en zengin insanlarının henüz aynı galaksi içerisinde milyon dolarlar harcayarak yaptıkları seyahatlerde böylesine güzel bir gezegen, bir “dünya” bulunamadı.
Yerkürenin bize sunduklarına, içindeki dengeye dikkat kesilelim, biz zarar vermezsek, doğanın bize verdiği huzur, mutluluk, temiz hava, sağlık… çok sayıda güzellik olarak sıralanabilir.
Bildiğiniz gibi son yıllarda özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan yoğun yağışlarla gerçekleşen sellerin sayısı artıyor, şiddeti yerleşim yerlerini işin doğrusu insanlar tarafından doğaya saygı duyulmadan yerleşilen alanları; mesela dere yatağına inşa edilen evleri etkiliyor. Sel ve su taşkını olaylarını, doğal afet olarak sınıflandırmak belki de yanlış… neden mi? Doğal afetler; insana, mala zarar veren, ekonomik hasar bırakan olaylar olarak tanımlanıyor. Öyleyse yanlış yapılaşmalarının önüne geçersek; evlerimizi, hayvanlarımızı, araç- gereçlerimizi sel ve su taşkınlarından zarar görmeyecek şekilde inşa edilmiş şehirlere yerleştirirsek … sel doğal afet olmaktan çıkar; bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bir yanlış olduğunu sanırım artık anladık. Öyleyse vakit kaybetmeden tedbirlerimizi alalım.
Bireysel sorumluluğumuz doğal alanları korumak olsun, Karadeniz’de yayla turizminin hareketlendiği bu günlerde belki çöplerimizi yayla yollarına atmamayı öğrenebiliriz…
Evlerimizi inşa etmek istediğimizde, kat sayısından önce deprem, sel gibi olağan doğa olaylarına olan direncini, dayanıklılığını düşünmeliyiz.
Yaşam alanlarını oluşturuken ilham alacağımız yapı örneklerini içinde bulunduğumuz coğrafyada koruyarak işe başlayabiliriz.
Orman yangınlarının arttığı bugünlerde belki de pikniğin “mangalsız piknik” olması gerektiğini anlamalıyız.
Orman var ise, dünyanın devamlılığı var demektir, ağaç var ise ahşaptan inşa edilmiş “ev” var demektir. Tüm dünya karbon emisyonlarını yaşamın tüm alanlarında azaltmaya çalışırken karbon yutağı olan ormanları korumak hepimizin görevi olmalı.
Ağacımıza, ormanımıza, yeşile, çiçeğe, mimari mirasımıza sahip çıkalım.
Bugün yazımı yazmak için eve gelirken dikkatsiz bir araç bir kediye çarptı… tüm canlarımıza sahip çıkalım. lütfen biraz daha dikkatli ve yaşama saygılı olalım.
Saygılarımla

Demet Sürücü, Orman Endüstri Yüksek Mühendisi

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL