Köşe Yazısı

GENÇ DEMOKRASİYE İHTİYAÇ VAR

“Ateş Altında” filminde gördük, Nikaragua diktatörü Somoza’nın sarayı Sandinistler tarafından ele geçirildiğinde, Somoza’nın halini. Somoza  yıllarca Nikaragua’yı ABD’nin ileri karakolu haline getirmişti. Halk yoksuldu. Somoza’nın ordusu ise halka ve muhaliflere..

GENÇ DEMOKRASİYE İHTİYAÇ VAR

“Ateş Altında” filminde gördük, Nikaragua diktatörü Somoza’nın sarayı Sandinistler tarafından ele geçirildiğinde, Somoza’nın halini. Somoza  yıllarca Nikaragua’yı ABD’nin ileri karakolu haline getirmişti. Halk yoksuldu. Somoza’nın ordusu ise halka ve muhaliflere sürek avı sürdürüyordu. Sandinistler ve Daniel Ortega, Somoza’yı iktidardan indirdiler. ABD ve kontralar ülkeden kaçmak zorunda kaldılar.

Bir başka örnek Küba diktatörü Batista idi. Küba adasını kumarhane ve fuhuş cenneti haline getirmişti. Küba dağları ve köylerinde örgütlenen Che Guevara, Fidel Castro ve arkadaşları köylerden şehirlere inerek Küba Devrimi’ni başlattılar ve Batista’nın ahlaksız rejimine son verdiler. Batista iktidardan indirildi. ABD de Küba’yı terk etmek zorunda kaldı. Bir daha adaya ayak basamadı.

Saray emperyalizm için önemli bir semboldur. Belçika, İngiltere, İsveç, Danimarka, İran gibi ülkelerde Saray sistemi özellikle korunmuştur. İran bir şii sarayı olarak, biraz da laik çizgisiyle Doğu’ya örnek gösterilir. ABD, İran devrimi sonucunda bu ülkeyi de terk etmek zorunda kalacaktır. Avrupa ülkelerinde ise saraylar Avrupa emperyalizminin 19.yüzyıl sembolü olarak korunurlar.

Bizde Saray deyince akla Dolmabahçe, Topkapı, Beylerbeyi sarayı gibi saraylar gelir. Osmanlı Devleti fetih politikası olan güçlü bir devlettir. Saraylar da 600 yıllık Osmanlı hanedanının sembolleridir. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti çözülmüş o tarihlerde batıda görülmeyen radikal bir üstyapı devrimiyle saraylar politik gündemden çıkarılmıştır. Çünkü padişahlık kaldırılmış, çeşitli reformlar yapılmıştır. Bu nedenle saraylara ihtiyaç kalmamıştır. Başkent değişmiş ve cumhuriyetle birlikte Cumhurbaşkanlığı köşkü ve Başbakanlık konutu hayata geçmiştir.

Saray için kral veya kraliçe gerekir. Bizde onlara son verilmiştir. Günümüzde saray duygusu, saray yaratmak, lider kültü, krallık, kraliçelik yanılsamadan ibarettir. Bunu batılı ülkeler de iyi bildiğinden artık krallar ve kraliçeleri önde görünmüyor. Harcamaları bile hükümetler tarafından kısıtlanıyor.

Doğu toplumları farklı tabii. İran Şahının nasıl kaçtığını hepimiz biliriz. Romanya’da modernist bir kral sayılabilecek Çavuşesku ve eşinin büyük sarayın önündeki trajik sonlarını da televizyonlardan izledik. Bu sonuçlar doğru değildi elbet ancak yaşandı.

Dünya başka bir döneme girmiştir. Artık genç politikacılar, genç meclisler vardır pek çok ülkelerde, olmayan yerlerde de bunlar olacaktır. Dünyada yoksulluk artıyor ve yoksulluğun olduğu yerde saray yaşamı gibi bir yaşam sürdürmek doğru değildir. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.” derler…

En iyisi adaletli, kimsenin etkisinde kalmadan seçimler yapmak ve seçilenlerin özgürce meclislere gelip orada kalmasıdır. Hangi görüşten olursa olsun.

İnsan hayatının bir yarım yüzyılının daha Sefiller romanı gibi olmasını kimse istemez. Jean Valjean’ın yaşadıklarını bir düşünün… savaşlar yaşanmasın.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL