Köşe Yazısı

Enflasyonla mücadele tarladan başlar!

Ne yazsak ne söylesek nafile! Herkes yine bildiğini okuyor. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” Ekonomi yönetmenlerimizin ne bir proje ne bir yol haritası belirleyemediği enflasyonla mücadelede, market..

Enflasyonla mücadele tarladan başlar!

Ne yazsak ne söylesek nafile! Herkes yine bildiğini okuyor. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” Ekonomi yönetmenlerimizin ne bir proje ne bir yol haritası belirleyemediği enflasyonla mücadelede, market fiyatlarına müdahale ile enflasyonun düzeleceği düşüncesi kadar absürt bir düşünce olamaz.

Yıl 2018 o dönemde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak. Ekonomik gidişat iyi gitmemeye başlayınca topu marketlere atmış “topyekûn” gıda fiyatlarıyla mücadele etme çağrısı yapmıştı. O çağrıya karşılık gıda fiyatlarının önlenemez yükselişi devam etmiş metropol şehirlerin ortasına “tanzim çadırları” kurulmuştu.

Yıl 2022 şimdiki bakanımız Nurettin Nebati. Ülkenin dört bir yanına Kooperatif marketler kurdukları halde 4 yıl sonra aynı çağrıyı yapıyor. Sokaktaki çocuk bile artık biliyor, enflasyonla mücadele tanzim çadırları kurmakla, kooperatif marketleri açmakla ve marketlerdeki fiyatla mücadele çağrısı yapmakla düzelmeyeceğini.

Enflasyonla mücadeleye tarladaki maliyetleri düşürerek başlamak kimsenin aklına gelmiyor. Aslında geliyor da işlerine gelmiyor. Bu ürünler marketlerde değil tarlalarda yetiştiriliyor. Marketlerdeki fiyatlarla ne kadar mücadele derseniz edin üretimdeki maliyeti düşürmeden fiyatlarla mücadele edemezsiniz.

Çiftçi tarlasına gübre atacak, 1 ton gübre 1500 TL. Çiftçi mazot kullanacak, litresi 25 TL. Çiftçi tarlasında işçi çalıştıracak, yevmiyesi 350 TL. Kalemler satırlara sığmayacak büyüklükte. Bu maliyetlerle nasıl üretim yapılacak? Nasıl başa çıkılacak? Kimsenin bir fikri yok. Çiftçi kendi halinde gübre atmadan işçi çalıştırmadan üretebildiği kadarıyla üretiyor. Tarladaki ürün ister istemez talepleri karşılamayacak düzeyde oluyor. Az olan ürünün fiyatı da tarladan raf süreçlerine kadar zirveyi görmüş oluyor.

İş verenin hali de içler acısı. Asgari ücreti ara artışla 5500 TL yaparsınız hatta 10.000 TL yaparsınız. Bunun iş verene artısını, eksisinin getirisinin hesabını kitabını yapamazsınız. Son 3 yılda binlerce esnaf kepenk kapattı hem de devlete borçlu olarak. Asgari ücret arttı, SSK pirimi arttı, stopaj arttı vergi arttı. Üreten ne yapacak? Ürününe zam yapacak. Çünkü üretene destek yok. Otomatik olarak aldığımız her ürün ister istemez zamlı piyasaya sürülecek.

Hazine ve Maliye Bakanı ben de olsam asgari ücreti direk Millet Vekili maşına endekslerim. Vatandaşın gözünü boyarım. Sanayiciden üreticiden bana ne? Çünkü oyların çoğu maaş alan işçi kesimden geliyor. İşveren batarsa batar kimin umurunda.

Dünyada hiçbir ülkede olmayan tarım arazilerine sahibiz. Toprağımızın Yüzde sekseni tarıma el verişli topraklar. Bu topraklarda üretim yapmak sanayi ile işleyip ülkeyi ayağa kaldırmak bu kadar zor olmasa gerek. İşin içinde başka bir iş var. Bu kadar basit bir denklemi 20 yıldır iktidarda olan hükümet çözemeyecek kadar aciz değil. Sormak gerekiyor; Üretmeni istemeyen kim? Mahsulünün para etmesini istemeyen kim? Her şeyin farkında oldukları halde bu halka yalan söyleyen kim?
Sağlıcakla…

Damga gazetesinden alıntıdır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL