Günümüzde İslamiyet ve Cumhuriyet düşmanları iyice çoğaldı. Amaçları milli ve dini bütünlüğümüzü parçalamak. Kuran’da hem ahireti hem dünyayı düzenleyen hükümler vardır. Fakat bu hükümlerde Devlet sorumlularına ayrıntılı hüküm verilmemiştir. Bunun..
Günümüzde İslamiyet ve Cumhuriyet düşmanları iyice çoğaldı. Amaçları milli ve dini bütünlüğümüzü parçalamak. Kuran’da hem ahireti hem dünyayı düzenleyen hükümler vardır.
Fakat bu hükümlerde Devlet sorumlularına ayrıntılı hüküm verilmemiştir.
Bunun yerine hakka ve adalete bağlı olma, çoğunluk kararı alma, zulmü önleme gibi islam’ın emir ve yasaklarından söz edilmiştir. Çünkü bu sorumluluklar devletin yönetim biçimi, siyasal yapılanması, toplumların gelenek, kültür ve sosyal değerlerine göre değişir.
Annesini, çocuğunu öldürenler – ekranlarda masum bir duruş sergileyen gazetecilerin gerçek hayatta akıl almaz rezillikleri – doktorların mini mini bebekleri ölüme götürdüğü gerçeği – En kutsal , en güvenli kurumlardaki kokuşmalar .
Dünyanın her tarafından çürümüşlüğün kokusu yayılırken niye hem laik hem müslüman olunmaz denilerek Laik Türkiye Cumhuriyeti hedef alınıyor? Laik demek dinsiz demek değil ki! Devlet adamları dini değerlerine herkesten fazla sahip çıkabilir Fakat devlet adamları, toplumsal güvenliğimiz, ve halk sağlığı için Allah bilir diyemez.
Mesela, madem kaderimizi Allah yazmış, bizi niye yaptığımız işlerden sorumlu tutuyor diyenler var! İşte bunun cevabı laikliğin içinde vardır. Çünkü Allah kaderini yazmış ama kaderine razı ol dememiş.
Akıl vermiş, beyin vermiş, iki çift göz vermiş, düşünme ve yorumlama yeteneği vermiş. Yani her insana kaderini değiştirecek donanımlar vermiş.
İnanç sadece yüreğimizde değil bütün uzuvlarımızda olmalı.
Japonya’da 7,6 şiddetindeki depremde kimse ölmedi. Bizde daha düşük depremlerde binlerce kişi ölürken hiç bir devlet adamı buna kader diyemez!
Çünkü laiklik, Allah’ın verdiği akılla kadere karşı direnmek demektir. Bir milletvekiline; ” yandaş çocukları sınavsız işe alıyorsunuz binlerce gencin hakkını yerken hiç mi utanmıyorsunuz” ? diye soruyorlar, milletvekili evet utanmıyoruz yaptığımız işle gurur duyuyoruz diyor.
İşte laiklik denilen şey, böyle insanlara utanmayı öğreten ahlak ve hukuk yapısıdır.
Dinimiz her türlü menfaatin ötesinde kimsenin ve hiçbir grubun tekelinde olmayan, başka bir kimsenin imanından şüphe etme ve eleştirmeye hakkı olmayacağını, insanımızı inananlar ve inanmayanlar diye ikiye ayıramayacağını, “iman” takdirinin Cenâb-ı Hakk’a ait olduğunu bildiren, yaratan ile yaratılan arasındaki kutsal bir kurum ve manevi bir bağdır.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fehtettikten sonra bilimde, sanatta, orduda yenilikçi çalışmalar yapmak için din işlerini İstanbul Kadısı Hızır Bey Çelebi ye bırakarak Laiklik yolunda önemli bir adım atmıştır.
” Yüksek tepelerde hem yılana hem kuşa rastlanır fakat biri uçarak, biri sürünerek gelmiştir” diye bir atasözü var ya!
Dikkat edin bu söylemleri yapan insanların çoğu bulundukları yerlere uçarak gelmişlerdir.
Din alimleri; Ehl’i sünnete göre halifenin kimliği, halifelik makamı, halifeliğe geçiş usulü nass ile tespit edilmeyip müslümanların çoğunluk tercihine bırakılmıştır. Bunun için hilafet dinin konusu sayılmamalıdır der. Ve kitabımız Kuran’ı Kerim’e göre Allah ile Kul arasında Peygamberimiz Hz. Muhammed’ den başka üçüncü bir kişi yoktur. Peki dinimiz böyle derken her fırsatta insanlar arasına, sosyal hayatımıza fitne sokmaya çalışarak din ahkamlığı yapan bu insanlar kim ?
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)