Köşe Yazısı

BU NE BİÇİM TESETTÜR

       Cumhuriyet tarihi boyunca  kılık-kıyafet tartışmaları gündemdeki yerini  daima korumuş, inanan ve inancını yaşamak isteyen Müslümanlar için zulüm çemberi halini almıştır. Öyle ki, bu uğurda niceleri çile çekmiş, hapishanelerde ömür tüketmiş,..

BU NE BİÇİM TESETTÜR

       Cumhuriyet tarihi boyunca  kılık-kıyafet tartışmaları gündemdeki yerini  daima korumuş, inanan ve inancını yaşamak isteyen Müslümanlar için zulüm çemberi halini almıştır. Öyle ki, bu uğurda niceleri çile çekmiş, hapishanelerde ömür tüketmiş, mesleklerinden ayrılmak zorunda kalmış, sosyo-psikolojik olarak manevi işkencelere maruz kalmış; hatta bir çokları da intihar ederek hayatlarını kendi elleriyle sonlandırmışlardır. Peki ne uğruna ? Bir hiç uğruna, inat uğruna….

         Bu dönem içinde bazı siyasiler öyle veya böyle bu meseleyi kendi ikballeri veya menfaatleri uğruna istismar etmişler, tabir caiz ise inanan insanlara adeta kan kusturmuşlardır. Millet-devlet uyuşmazlığında bu meselenin önemli rolü olmuştur.

          Nitekim AKP hükümetleri, 19-20 yıl gibi uzun bir sessizliğin ve karşı koyuşun sonunda,  baş örtüsü konusunda biraz da mecburiyetten neşterini kullandı ve kısmi de olsa kangrene dönüşen bu hususta bir serbestlik sağlandı; bu hayra alamet bir olay, sağ olsunlar var olsunlar.

         Bir hanım kardeşimiz, “başörtümüzü verdiler, tesettürümüzü aldılar”  diyor; sonuna kadar da haklıdır. Haklıdır, çünkü son senelerde yapılan zincirleme hatalar ve yanlış uygulamalardan dolayı, üzülerek ifade edelim ki, bazı insanlarımızın İslam’ı  ret ve kabul ediş şekilleri, haram ve helalleri  algılama usulleri büyük oranda değişmiş ve tahrif olmuştur, tahribata uğramıştır.

         Bu sürecin sonunda, tesettür farizasını moda dedikleri illetli salgın ile haşr-u neşr eden, karıştıran ve bu hengamede, baş örtüsünü çirkin davranışlarını, günah ve isyanlarını kapatmak için maşa olarak kullanan bir kısım bayanlar türetildi. Toplum nazarında gereğinden fazla kabul ve rağbet gören bu tür bayanların kılık kıyafetlerine ibretle bakılırsa,  bu tablonun İslam ile, iman ile bir alakalarının olmadığı, tamamen istismara yönelik çirkin bir hal, hedef saptırmaca, durumu idare etme, ya da durumdan vazife çıkarma amaçlı olduğu alenen görülecektir.

         Bilindiği üzere tesettürden amaç, namahrem yerlerin İslami kriterler dahilinde kapatılması, böylece şehevi duyguların bastırılması,  yeni yetişen genç nesillere emsal teşkili ve cemiyet düzeninin bozulmasına mani olmaktır. Bu arada başörtülü bayanlarla, başı örtülü bayanların ayrımını da yapmak gerekir.

         Başı örtülü olan ama dar, ince, icili-bicili veya rengarenk, dikkati celb edici ve gayri İslâmî kıyafeti ile sokaklarda dolaşan  bayanların, Allah rızasına talip olduklarını, bu kıyafetleri  inançlarından dolayı giyindiklerini kim iddia edebilir ki.! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!  Allah aşkına yapmayınız bunu insanlar.

         Peygamberimiz (SAV) buyuruyorlar ki: “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim(ama gelecekte siz göreceksiniz)yanlarında sığırkuyruğu gibi bir şey taşıyıp, onu insanlara vuran insanlar; giyinmiş (olduğu halde) çıplak (hükmünde olan) kadınlar ki, bunlar Allah’a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar Cennet’e girmek şöyle dursun, kokusunu bile alamazlar…”(M.Erbaa,c.16,s.449-450) Başlarını olması gerektiği gibi kapatmayanlar böyle tehdit edilir ise, üryan olanların ve giydikleri kıyafet ile, şehevi duygulara mani olmak yerine tahrik eden ve tüm bunlara rağmen kendilerini Müslüman olarak ifade ve beyan eden insanlarımızın hali ne olacak düşünebiliyor musunuz Müslümanlar?

         Caddelerde, sokaklarda, parklarda, plajlarda, eğlence yerlerinde, okul çevrelerinde dolaşan, arz-ı endam eden; giyim-kuşamları, hal ve hareketleri, tavır ve davranışları, düşünce, söylem ve eylemleri  gayri İslâmî olan bu çocuklar bizim çocuklarımız, senin çocuğun, benim çocuğum. Allah’ın İslam fıtratı üzere yarattığı ve bizlere emanet ettiği  bu gençlere nasıl kıydınız, bu yavruları bu hale nasıl getirdiniz ey idareciler, ey eğitimciler?  Sokaklarda başını öne eğmeden, gönül huzuru ile yürüyemeyen Müslüman, gidiş nereye? Bu nasıl bir cemiyet, bu nasıl bir hâl?

         “Bu işlerle idarecilerin ne alakası var?” diyen ve itiraz edenler olursa, biline ki, bu kişilerin İslami bilgisinin olmadığına, imanında arıza bulunduğuna hükmolunur. Zira, Efendimiz (sav)’in beyanına göre, idareciler idare ettikleri insanların, ebeveyn ise ehli beytinin çobanı durumundadır, sorumlusudur, onların günah ve sevaplarına ortaktır. Bu itibarladır ki:

         İdarecilerinizi şuurlu müslümanlardan seçiniz, nefislerinize ve nesillerinize sahip olunuz, evlerinizi, sokaklarınızı, şehirlerinizi, çevrenizi, eğitiminizi düzeltiniz ve İslami kriterleri hayatınıza hakim kılınız Müslümanlar. Aksi halde bu yolun sonu felakettir, bunu iyi bilesiniz insanlar.

         Selam ve dua ile…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL