Giresun Üniversitesi Sivil Savunma Uzmanı Ertuğrul Yalçın, iki yıl önce Giresun’da gerçekleşen sel afetinin yıl dönümünde sel ve taşkınların neden olduğu afetler ve bu afetlerden korunmak için neler yapılabileceğini anlatan bir yazı kaleme aldı.
Yalçın, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘2020 Yılı Türkiye Meteorolojik Afetler Değerlendirmesi ‘ raporuna göre, ülkemizde 2020 yılı içerisinde toplam 984 meteorolojik karakterli ve doğa kaynaklı afet rapor edildiğini ve şiddetli yağış/sel, fırtına ve dolunun en sık görülen üç afet türü olarak kayıtlara geçtiğini vurguladı.
Sel ve Taşkınlardan Nasıl Korunmalıyız?
Dünyada süre gelen doğa olayları, insanların yaşamını önemli ölçüde etkilediğinde doğa kaynaklı afet olarak nitelendirilmektedir. BM doğa kaynaklı afetleri; toplumun sosyoekonomik ve sosyokültürel faaliyetlerini önemli ölçüde aksatan, can ve mal kayıplarına neden olan ve yerel imkânlarla baş edilemeyen doğa olayları olarak tanımlamaktadır. Dünya genelindeki doğal afetlerin 28 tanesini meteorolojik afetler oluşturmaktadır. Bu afetlerin türü ve etkileri ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Ülkemizde görülen ve etki derecesi yüksek meteorolojik afetleri fırtına, sel ve heyelanlar, orman yangınları, kuraklık, don ve dolu olayları ile çığ düşmelerini başlıca türler olarak sıralayabiliriz.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘2020 Yılı Türkiye Meteorolojik Afetler Değerlendirmesi ‘ raporuna göre, ülkemizde 2020 yılı içerisinde toplam 984 meteorolojik karakterli ve doğa kaynaklı afet rapor edilmiştir. Şiddetli yağış/sel, fırtına ve dolu en sık görülen üç afet türü olarak kayıtlara geçmiştir. Rapora göre, aynı yıl içerisinde toplam 297 adet şiddetli yağış/sel afeti yaşanmıştır. Meteorolojik karakterli afetlerde ilk sırada ‘şiddetli yağış/sel’ alırken, ikinci sırayı ‘fırtına’, ‘dolu’ da yol açtığı hasarlarla üçüncü sırada yer almaktadır. Bu üç afet türü içerisinde ilimizi ve bölgemizi en çok etkileyen ise şiddetli yağışlarla gelen seller olmuştur. Nitekim, 2020 Ağustos ayında ilimizde yaşanan selin yol açtığı yıkımın sonuçları oldukça ağırdı ve büyük bedeller ödenmişti. Geçtiğimiz yıl ise benzer felaketi Batı Karadeniz, özellikle Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde yaşanmıştı.
Günümüzün gerçeği; Karadeniz Bölgesi her mevsim, küresel iklim değişikliğinin de etkisiyle, düzensiz yağışlar ve öngörülmesi çok değişken ve güç olan meteorolojik afetlerle karşı karşıya kalmaktadır. Değişen iklimle birlikte sel ve heyelanlar, toprak kaymaları, kaya düşmeleri, çığ, fırtına, aşırı sıcak ve soğuk havalar, ani dolu, kuraklık-çölleşme ve orman yangınlar vb. hem bölgemizde hem ülkemizde afet haline dönüşmektedirler. Anılan raporda, ülkemizdeki doğa kaynaklı afetler içerisinde selin, depremden sonraki en büyük can ve mal kayıplarına yol açan afet türü olduğu belirtilmektedir. Yaşanan seller can kayıplarına yol açarken, can kaybına neden olmayan seller sonucu da, milyarlarca liralık ekonomik kayıpların yaşandığı ifade edilmektedir.
Afet Terimleri Sözlüğü’ne göre meteorolojik afet; kaynağını sıcaklık, yağış, basınç gibi atmosferik olaylardan alan sel, yıldırım, çığ, tayfun, tipi, hortum, kuraklık gibi doğal olaylardan kaynaklanan afet olarak tanımlanmıştır. Aynı sözlüğe göre sel; suların bulunduğu yerde yükselerek veya başka bir yerden gelerek, genellikle kuru olan yüzeyleri kaplaması olayıdır. Seller, oluşum hızlarına göre yavaş gelişen, hızlı gelişen ve ani seller olarak sınıflandırılmıştır. Genellikle bir hafta veya daha uzun bir süre içinde gelişen sellere yavaş sel, bir-iki gün içinde oluşan sellere hızlı sel, saatlik süre içinde oluşan sellere ani sel denilmektedir. Oluşum yeri bakımından da seller, kıyı seli, şehir seli, kuru dere seli, baraj/gölet seli ve akarsu (dere ve nehir) seli olarak adlandırılmıştır. Bölgemizde meydana gelen sellerin karakteri, 2020 Ağustos ayında ilimizde yaşanan sel olayını da irdelediğimizde ‘ani sel’, oluşum yeri bakımından da ‘akarsu seli’ olarak nitelendirebiliriz.
Her tür afette olduğu gibi selden korunma için de iyileştirici, önleyici tedbirleri almak ve bilinçlenmek toplumsal sorumluluğun bir gereğidir. Bireysel görev ve sorumluluklarla birlikte, iyileştirici ve önleyici tedbirleri devlete bırakarak, biz bireyler olarak sel tehlikesinden korunmak için neler yapmalıyız, kısaca irdeleyelim.
Sel ve Taşkınlardan Korunmak İçin, Bireysel Alabileceğimiz Önlemler Şunlardır:
“Tehlike Yaklaşıyorsa veya Tehlikeye Yakınsanız!”
Sel sırasında “Güvende Olduğunuzdan Emin Olun!”
Sel Anındaki/Sonrasındaki Doğru Davranışlar:
“Sele Karşı Önlem Alın, Güvende Kalın!”
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)